İstiklal Mahkemeleri’nin kararları yok sayılmalıdır!
İstiklal Mahkemeleri’nin kararları yok sayılmalıdır!
Av. HÜSEYİN YÜRÜK
Ülke tarihimizin bir an önce el atılıp aydınlatılması gereken karanlık sayfalarından biri de İstiklal Mahkemeleri’nin yaptıkları yargılamalardır.
Kurtuluş Savaşı sırasında asker kaçaklarını yargılamak gibi masum bir gaye ile kurulan ancak kanun çıktıktan on gün sonra bir değişiklikle ‘milli gücü tenkis edici (kısıtlayıcı) her suç mahkemenin yetki alanındadır’ denilerek yetki alanları genişletilen İstiklal Mahkemeleri, daha sonra Tek Parti rejiminin muhaliflerini yok etmek için bir terör makinesi olarak kullanılmıştır.
Konunun uzmanı Prof. Dr. Ergun Aybars’ın ifadesiyle ‘İstiklal Mahkemeleri hukuk mahkemeleri değildi.’
Tek Parti dönemi Kemalist aydınlarından Hıfzı Veldet Velidedeoğlu da ‘İstiklal Mahkemeleri rejimin yerleştirilmesi için kurulmuşlardı’ ifadesini kullandıktan sonra bu mahkemeleri ‘tedhiş mahkemeleri’ olarak yorumlar.
1.Meclis Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Ulaş, 14 Ocak 1922 tarihli gizli oturumda İstiklal Mahkemeleri için şu uyarıları yapıyor: Artık İstiklal Mahkemeleri’nin el uzatmadığı, el koymadığı şey kalmadı ve bütün hükümetin icraatını eline aldı. Meclis adına hükümler verdi.
İstiklal Mahkemeleri 1925 yılı başlarında Takrir-i Sükun Kanunu’nun verdiği yetkiyle ‘Kanunun kabul edildiği günün ertesinde Terakkiperver Fırkasını kapatır. İstiklal Mahkemesi sopası gösterilerek Cumhuriyet devrimleri peş peşe kabul ettirilir.
1926’da Lazistan Mebusu Ziya Hurşit ve arkadaşlarının Mustafa Kemal’e karşı düzenledikleri iddia edilen suikast girişimi, İkinci Grup mensupları da dahil olmak üzere tüm muhaliflerle hesaplaşmaya gidilmesine zemin oluşturur.
Bu mahkemeler Mete Tunçay’ın deyimiyle ‘İttihat ve Terakki’nin hesabını görme’ süreci haline gelir. Atatürk’e muhalif kim varsa hepsi İstiklal Mahkemeleri’nde sorgulanır, yargılanır.
İstiklal Mahkemesi’nin Reisi Kel Ali, eski bir subaydı. Aynı zamanda Ankara’da yeni kurulanİthalat İhracat Şirketinin yönetim kurulu başkanıydı. Mahkemenin namlı üyesi Kılıç Ali de eski bir subaydı. Aynı zamanda Ankara’da yeni kurulan İş Bankası’nın yönetim kurulu üyesiydi.
Yani bu kişiler bir anlamda duygusal(!) ilişkilerle de yeni rejime bağlıydılar. Verdikleri kararlar hem ideolojik olarak hem de aldıkları yönetim kurulu maaşları münasebetiyle tarafsız olamazdı.
İşte bu konumdaki İstiklal Mahkemeleri her kararlarıyla ülkeyi biraz daha karanlığa götüren adımlar attılar.
Murat Belge’nin anlattığına göre; İstiklal Mahkemeleri bir adamın iki oğlunu idama mahkum etti. Sonra da o adama, ‘İkisinden birini asacağız. Hangisini asalım? kararı sen ver’ dediler. Adam, yaşadığı dehşetten ve ağır sıkletten bayıldı kaldı.
İstiklal Mahkemeleri işte buydu....Mahkeme üyelerinin hemen hepsi genç ve ihtilalci karaktere sahip kişilerdi.
Sağcı solcu her düşünce görüşünden aydını tasfiye ettiler. İskilipli Atıf Hoca, ‘Frenk Taklitçiliği ve Şapka’ isimli bir kitap yazmıştı. Hocayı daha kanun çıkmadan önce yazdığı kitabından dolayı başına zorla şapka giydirerek ve ‘giy domuz’ diyerek idam ettiler.
Sivas’ta Çil Mehmet adında sıradan birisini Şapka Kanunu aleyhinde afiş asmak suçundan idam ettiler.
Erzurum’da yaşlı bir kadın ‘Ben bir Hatun kişiyim, şapka ile ne alakam olabilir?’ diye sorarken idam ettiler.
Solcu yazar Zekeriya Sertel’in gazetesinde Cevat Şakir Kabağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) bir hikaye yazdığı için İstiklal Mahkemesi’nde her ikisini de yargıladılar ve birini Bodrum’a........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin