Yibo’da Bir Gün
Sabahın ilk ışıkları henüz doğarken, yatakhanede yankılanan bir sesle uyanırdık. Gözlerimizi ovarken, üstümüzde hâlâ bir uyku mahmurluğu olurdu. “Haydi çocuklar, etüt vakti!” diye seslenirdi nöbetçi öğretmen. O an, sıcak yorganın altından kalkmak dünyanın en zor işi gibi gelirdi bize.
Ama kalkardık. Çünkü Yibo’da her sabah, yeni bir başlangıçtı. Sessiz adımlarla etüt salonuna gider, hâlâ yarı uykulu gözlerle kitaplarımızı açardık. Kâğıt hışırtıları, kalem sesleri, bazen de sabahın o serin sessizliğini delen öksürükler… Zordu belki ama o saatlerin dinginliğinde çalışmak, zihnimizi açar, günün ilk başarısını bize tattırırdı.
Bir süre sonra zil çalar, o güzel kurtuluş anı gelir: kahvaltı vakti. Küçük sınıflar yemekhaneye adeta fırtına gibi dalardı. Koşuşturmalar, gülüşmeler, birbirine karışan ayak sesleri… Sanki bir kıyamet sahnesi ama neşelisi. Büyükler daha sakindi; onlar acele etmez, sıranın sonunda bile tebessümle beklerdi.
Kahvaltıdan sonra okul bahçesinde........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein