“Efendim! Keseler yerinde lakin altınlar yok!.."
Kadı: “O hâlde biliyorsun meselenin hakikatini. Yine tekrar ediyorum, haberin olsun ki buranın adı emanet kabul yeri değil!.." Kadının cevabı üzerine, Hacı, sahte bir tebessümle: “Evet, Kadı hazretleri! Emanetimi kabul etmediniz. Maksadım, keseleri mühürleyip kendi elimle götürüp bir odaya bırakmama, ömrüm yeterse de döndüğümde gelip almama izin vermenizdi. O müsaadeyi verdiniz. Keseleri mühürlediniz. Ben de gösterdiğiniz odaya kendi ellerimle koydum, çıktım. Yoksa Kadı hazretleri keselere bakmadınız mı?" Yeniden gelen bu beklemediği suâle karşı Kadı: “O hâlde biliyorsun meselenin hakikatini. Yine tekrar ediyorum, haberin olsun ki buranın adı emanet kabul yeri değil! Senden başka kimsenin içinde ne olduğunu, ne kadar olduğunu bilmediği bir şeyi, elinle götürüp neresi olduğunu kendinin bildiği yere koymuşsun! Elbette şimdi de oraya gidip alabilirsin. Fakat bu işin adı 'Emanet kabul etmek, demek değildir…” deyip kestirip atınca Hacı, korkuyla ve hayal kırıklığıyla şöyle demiş: “Vallâh billâh! Benim maksadım da bundan........
© Türkiye
visit website