"Behlül dünyadan kaçıyor, dünya da onu kovalıyor!.."
"Sultan'ım minnettarım. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Beni kuyunun dibinden tutup dünya yüzüne çıkardınız." Behlül Dânâ: - Kusura bakmayın, dalmışım Sultan'ım. - Tamam tamam! Kusuruna bakmayalım da yemeğini de ye artık. - Peki Efendim. Karar mı değiştirmiştim yoksa arkadaşımın gölgesinde oluşumdan mı cesaretlendim tam emin değildim. Söze başlayacaktım ki, ilk konuşan Hacı oldu. - Sultan'ım minnettarım. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Beni kuyunun dibinden tutup dünya yüzüne çıkardınız. - Bu işin mimarı Behlül. Ne yaptıysa o yaptı. Ona teşekkür et. - Ona da minnettarım. "Gel altınları bölüşelim…” dedim, sözümü dinlemedi bile. - Behlül mü? - Evet. - O dünyadan kaçıyor, dünya da onu kovalıyor. Söylemediğim gün kalmadı. “Gel sana sağlam bir vazife vereyim, çalış, Müslümanların işlerini kolaylaştır. Maaşın olur, ev-bark kurar, çoluk çocuğa kavuşursun…” Beni dinlemedi. Burada bu hâlde bulunmanın suçu da ona ait. - Gene de şeytanın ayağını kırdık sayılır Sultan’ım! -........
© Türkiye
visit website