menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vefanın duası, vedanın selası: Yazmasam deli olacaktım

37 6
yesterday

Merhum Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı’nda, “Durmanın ve beklemenin, ileri atılmadan daha müthiş bir kuvvet oldukları anları bilirim.” der ya…

Bazen öyle zamanlar olur ki, gerçeğin görünmesi ve karakter çözümlerinin anlaşılması için durmak ve beklemek, en doğru davranış hâline gelir. Artık ileriye atılacak bir hâl kalmamıştır. Zaten tavsiye edilen de sabırdır. Çünkü herkesin herkesi tanıdığı ve bildiği bir “açık büfe” ortamı oluşmuştur. Karakteri çürüyenlerin kokusu, leşe benzer bir koku yayarken, o kokuyu bastıracak hiçbir parfüm, hiçbir esans, hiçbir bahane de üretilememektedir.

Bazen toplumdaki sosyal çürümeye; şevkle inandığımız, aşkla bağlandığımız ve hesapsız ömrümüzü yoluna feda ettiğimiz davamızı istismar edenlere yönelik yazılar yazıyorum. Elbette bu yazılardan, tarife uyduğu için rahatsız olanlar var. Zaten rahatsız olmaları için yazıyorum. Çünkü birini rahatsız edemiyorsanız, yazmanın pek de bir anlamı yoktur.

O yazılar, benim vicdan duyarlılığıyla kaleme aldığım yazılardır. Toplum içindeki sorumlu bir yazar olma çabamın ve yüksek karakterli bir davaya mensubiyet duygumun ürünüdür. Yıllar sonra oğlum Efebey, kızım Güntülü büyüdüğünde, “Baba, bu yazıları kime, neden yazmıştın?” diye soracak olurlarsa, vicdan rahatlığı içinde cevabımı vereceğim.

Karakteri ve omurgası vefa ile sadakat üzerine kurulu kalemimizin de dilimizin de vicdan sınavında üzerine düşeni yaptığı kanaatindeyim. Dost da düşman da bunu teyit edecektir. Yazılardan rahatsız olanların arka plan yorum ve değerlendirmeleri de bunun en güçlü delilidir.

Hele, kendilerini çok iyi tanıyan ve bilen bir kişiyi “bilge makamına” gönderip, “psikolojimiz” üzerine yorumlar yaptıranların hâli, başlı başına bir garabettir. Gidenin de ayıbıdır bu… Hem de öyle bir giden ki, hep hakkını ve hukukunu koruduğumuz…

Vicdan yazılarımızda vefa, sadakat, dürüstlük, doğruluk, ahlak ve adamlık çağrısını yapan biziz; buna rağmen psikolojimizi olumsuz kodlayanlar, anlaşılan yazılarımızın ve duruşumuzun şifresini tam olarak çözememiştir.

Mesela psikolojimizin iyi olması yahut sizin gibiler tarafından iyi gösterilmesi için; vefasız, sadakatsiz, nefes sayan, kalp ritmi ölçen, ahlaksız, sıfat istismarcısı, rüşvetçi, iş takipçisi ve davanın genetiğini bozan karaktersizleri maskeleyen biri mi olmak gerekiyor?
Bu hâlden tiksinmek mi psikolojisi bozuk olmak, yoksa böylesi bozuk bir karakteri hayatta güçlendirmek mi?

Tehlike kapımızın önündedir. Hâl, gerçekten........

© Türkgün