menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

"Yarın hep bir yalan olarak kalacak"

18 1
30.06.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

30 Haziran 2024

Yazının başlığı olan cümleyi Oriana Fallaci'den aldım. Onu genç kuşaklar pek bilmeyebilir. 1970'li, 80'li yılların cesur ve özgürlükçü gazetecilerindendi. Bugünkü yandaş gazetecilerin, onların karşısında yapay bir özgüvenle oturan liderlerin ve her şeyden habersiz okurların, izleyicilerin anlayacağı türden bir gazeteci değildi. Röportaj yaptığı kişilerle, özellikle siyasetçilerle çata çat tartışır, her şeyi çekinmeden sorar, halkın, okurların bilgi edinme hakkının kutsallığını savunurdu. Birçok çatışma bölgesinde bulunmuş, yaralanmış, hatta öldü diye morga kaldırılmış ve bir görevlinin fark etmesiyle kurtarılmıştı. Vietnam'dan Güney Amerika'ya, Orta Doğu'dan Avrupa'ya değin nerede haber varsa orada olmuştu. Röportaj yaptığı liderler karşısındaki duruşu, kamuoyunu arkasına almış olmanın özgüvenini yansıtırdı. ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger'ı "Hadi savaş hakkında konuşalım" diye başlayan sorularıyla terletmiş, zor durumda bırakmıştı. Kissenger sonradan bu röportajı "Hayatımda bir basın mensubu ile yaptığım en kötü görüşme" diyerek anacaktı.

Fallaci'nin en ilginç röportajı ise kimselerin ulaşamadığı, randevu alamadığı İmam Humeyni ile olandı. Tam altı saat süren röportaj sırasında Humeyni'yi de sıkıştırmış ve onun ağzından şu cümleyi almayı başarmıştı: "İslami kıyafetleri sevmiyorsanız giymek zorunda değilsiniz." Muhtemelen öfkelenerek ağzından bir anda kaçırdığı cümleden çok pişman olmuş olmalı Humeyni. Çünkü Fallaci "Madem öyle dediniz, bu Orta Çağ'dan kalma, saçma bez parçasından hemen kurtulacağım" diyerek bir anda başındaki örtüyü sıyırıp atmış, sadece oradakileri değil bütün dünyayı şaşırtmıştı.

Elbette zaman zaman gazetecilik sınırlarını aşan tavırları da vardı ama o zaten sadece gazeteci olarak tanımlamıyordu kendini, bir aktivist, bir feministti. Ünlü yönetmen Federico Fellini ile röportaj yaparken ona "sizden hiç hoşlanmıyorum" demişti ama Fellini bu, hiç altta kalır mı o da "pis yalancı, küçük, arsız kaltak" diyerek karşılık vermişti.

Oriana Fallaci Türkiye'de gazeteciliğinin yanı sıra yayınlandığında olağanüstü ilgi gören, hepimizi bir şekilde etkileyen kitabıyla da tanınmıştı. "Doğmamış Çocuğa Mektup" adını taşıyordu kitap. Belgesel bir roman diyebileceğimiz eser, otobiyografik mi bilinmez ama onun yaşamından, hayata bakışından ve gazetecilik birikiminden damıtılmıştı. 70'lerin dünyasından seslense de bugünden hiç uzak değil yazdıkları. Bu açıdan yeniden okunması ve üzerine düşünülmesi gereken kitaplardan.

Kitap, hamile kalan bir kadının karnındaki bebekle söyleşilerinden oluşuyor. "Yaşam öylesine güç bir çaba ki çocuk" diye başlıyor bebeğine seslenmeye "her gün yeni baştan başlayan bir savaş; mutluluk anları ise kısacık ayraçlar, sonradan bedelleri acıyla, fazlasıyla ödenen… Seni içimden söküp atmanın daha iyi olmayacağını nereden bileceğim? Yeniden sessizliğe dönmek istemediğini nasıl anlayacağım?"

Bu sorular, iç çatışmalara, duygusal gelgitlere dönüşür, kadın-erkek ikilemi içinde savrulur hamile kadın: "Erkek doğarsan, karanlık bir sokakta ırzına geçilmesinden çekinmen........

© T24


Get it on Google Play