menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Srebrenitsa acısı ve Bosna Hersek

13 0
13.07.2024

Diğer

Konuk Yazar

13 Temmuz 2024

11 Temmuz, Srebrenitsa’da işlenen soykırımın 29’ncu yıldönümüydü. Bu yılki anma törenlerine Türkiye’den Özgür Özel’in başkanlığındaki CHP heyetiyle, hükümeti temsilen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve Saraybosna Büyükelçimiz katıldılar. CHP Genel Başkanına Genel Sekreter Selin Sayek Böke, Genel Başkan Yardımcısı Prof. İlhan Uzgel, İstanbul Milletvekili Namık Tan ve Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan ve Parti Meclis üyesi Melisa Uğraş eşlik etmişler. Heyetin güçlü kompozisyonu Özel’in Bosna Hersek ziyaretine verdiği önemi vurguluyor. Özgür Özel bir gün önce de Saraybosna’da Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı ve Boşnakların unutulmaz lideri Aliya İzzetbegoviç’in kabrini ziyaret ederek, “bilge kral” Aliya’nın ruhuna dua etmiş. Türkiye’de laik kamuoyu tarafından yeterince hakkı verilmese de, İzzetbegoviç kendi halkı ve mazlum Balkan toplumları için, Mandela Afrikalılar bakımından ne anlam taşıyorsa, aynı önemdedir. Umarım bir gün bizde değeri daha iyi anlaşılır.

Balkan kökenli bir aileden gelen Özel yurtdışındaki ilk ziyaretlerinden birini kısa süre önce yine Saraybosna’ya yapmıştı. Bunlar CHP’nin bir süredir unuttuğu anlamlı jestlerdir. Başta Atatürk olmak üzere Cumhuriyetin kurucu kadrolarının ekseriyeti, dolayısıyla CHP’nin ilk lider kadrolarının çoğunluğu Balkan kökenlidir. Bu kadro Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin gereği olarak hiç bir zaman Balkanlara yönelik irredentist politikalar izlememiştir. Ama ata topraklarına ilgisini hep canlı tutmuştur. İkinci Dünya Savaşı’na giden süreçte faşist İtalya’nın saldırganlığına karşı Atatürk’ün önderlik ettiği Balkan Paktı’nın kuruluşu bu ilginin sonucudur.

Balkan Türkleri sohbetlerinde yaşadıkları bölgeyi anlatırken “bal” ve “kan” sözcüklerini birbirinden ayırarak “buraları bal gibi tatlıdır, ama bir o kadar da kanlıdır” derler. Maalesef öyle de oldu. Avrupa’da barışa en yakın olunduğu sanılan bir dönemde Balkanlarda oluk oluk kan aktı. 1991-95 yılları arasında Yugoslavya’nın Slovenya, Hırvatistan ve Bosna Hersek Cumhuriyetlerinde , 1998-1999 yılları arasında Kosova’da, 2001 yılında ise Makedonya’da vuku bulan savaşlarda büyük acılar yaşandı. Bu savaşların etkisi başta en kanlı katliamların yaşandığı Bosna Hersek olmak üzere, Kosova ve Makedonya’da hala devam ediyor. Savaş küllerinin altında hala yeni yangınlara sebep olacak kıvılcımlar canlılığını koruyor. CHP’nin Balkanlara ilgisi, uzlaşma ve barış çabalarının desteklenmesi bakımdan çok değerli.

Balkan ülkelerinin tümü, geleceklerini NATO ve AB’de görüyorlar. Türkiye’nin de aidiyeti başta NATO ve AB olmak üzere, Batı kurumları içinde. Türkiye’nin kuruluş felsefesi bu şekilde hareket edilmesini gerektirir. Şimdi aynı düşüncenin Balkan ülkeleri tarafından da paylaşılması, bizi bu ülkelerle tarihi mirasta olduğu kadar, geleceğin inşası konusunda da kader birliğinde buluşturuyor. Sırf Balkan ülkeleri nedeniyle dahi, CHP’nin NATO kartını iyi oynaması ve AB’den gelebilecek tüm olumsuzluklara rağmen AB rotasında ısrar etmesi gerekir. Bükreş’teki Sosyalist Enternasyonel toplantısında CHP’nin gayretleriyle Türkiye’nin AB üyelik sürecine verilen destek bu bakımdan umut verici olmuştur. Avrupa’da son seçimlerde farklı tonlardaki sol partilerin, beklentilerin ötesinde elde ettikleri başarılar bu umutları arttırıyor.

Üç yıl önce Gazete Duvar’da yazdığım bir yazıda Srebrenitsa Soykırımı için “Avrupa’da işlenen en büyük insanlık suçu” nitelemesini kullanmışım. Arkadan Ukrayna ve Gazze gibi yeni insanlık suçları geldi. Ama Srebrenitsa’nın bunlardan ayırt edici bir özelliği var: Bir mahkeme kararıyla tescil edilmiş bir soykırım olması. Diğer ikisi hakkında uluslararası mahkemeler halen çalışma yürütüyorlar. Bakarsınız bunlar da mahkemeler tarafından soykırım olarak tescil edilerek tarihteki “şerefli” yerlerini alırlar. Ne demişti bilge Aliya İzzetbegoviç? “Ne yaparsanız yapın, soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır”. Her halde dünya kamuoyu bir avuç duyarlı insanın gayretlerine rağmen Srebrenitsa’yı unuttu ki, yenileri akın akın üzerimize geliyor.

Srebrenitsa yakınlarındaki Potoçari anıt mezarlığında gerçekleştirilen bu yılki anma törenlerinde, her yıl ritüel haline geldiği üzere yeni kurbanlar toprağa verildi. Bu yıl, sahiplerini bekleyen mezarlara 14 yeni “naaş” defnedildi. Srebrenitsa’nın Potoçari köyündeki etkileyici anıt mezarlığında dikilmiş bir örnek 8372 yekpare mermer mezar taşı var. Her birinin üzerinde kime ait olduğu, doğum yerleri ve tarihleri yazıyor. Çocuk, yetişkin, yaşlı Müslüman şehitlerin ölüm yerleri ve tarihleri hep aynı: Srebrenitsa 1995.

8372 sayısı Srebrenitsa soykırımında katledildiği tahmin edilen kurbanların toplamı.

Ancak hayatlarını kaybedenlerin gerçek sayısı hiç bir zaman tam olarak tespit edilemeyecek. Bu yıl defnedilenlerle birlikte toplam 6765 kurban toprağa verilmiş oldu. Geri kalanlar hala Srebrenitsa ormanlarında ve Drina kıyılarında dağınık vaziyette bulunan 80 civarındaki toplu mezardan çıkarılmayı, çıkarılanlar da DNA testleriyle kimliklerinin saptanmasını bekliyor.

Defnedilen insan kalıntıları için aslında “naaş” kelimesi sözün gelişi ezbere kullanılıyor. Bu terim işlenen suçun vahşetini tam olarak anlamamızı engelliyor. Mezarlara çoğu zaman bir iki kaburga kalıntısı, bir kaç parmak kemiği veya bir kafatası parçası gömülüyor. Çünkü elleri ayakları bağlı şekilde katledilerek toplu mezarlara atılan kurbanların cesetlerinden kalanları bütün halde bulmak mümkün değil. Bosnalı Sırp katiller 1995 Temmuz ayında öldürdükleri 8 binden fazla Boşnak’ın gömüldüğü toplu mezarları, işledikleri suçu........

© T24


Get it on Google Play