menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kendimizi ayağımızdan vuruyor muyuz?

16 0
26.06.2024

Diğer

26 Haziran 2024

Neredeyiz?

Enflasyon 85 milyon nüfusun ne kadarını etkiliyor, ne kadarını acıtıyor?

Hali vakti yerinde olanlar toplumun bir bölümü mü, onları ihmal etmek mi gerekir?

"Evrensel gelir modeli", çalışsın, çalışmasın, herkese para ödenmesini öngörür, bu çözüm olabilir mi? Bu, "precariat"nın hakim olduğu modeldir. [1] Kavram, milattan önceden beri felsefeciler tarafından tartışılmıştır, son zamanlarda Guy Standing tarafından yeniden ortaya atılmıştır.

Enflasyonla "mücadele" adı altında "echelle mobile" modeli, endeksleme, adeta bir ağrı dindirici, ama enflasyonla mücadelede çare mi? Endeksleme, sürekli olarak gelecekteki fiyat artışlarının içselleştirilmesini ve gelirlerin buna paralel olarak yükseltilmesini, yani enflasyonun beslenmesini ifade eder.

"Endeksleme" uygulaması, bir yandan da tüketici kitlelerine yapılan sosyal transferleri ifade etmektedir. Yani, bir benzetmeyle sanki boynumuzu sıktıkça sıkan bir düğümdür? Gelirimiz gerçek üretimden kopuk olarak, adeta "rüzgara göre" yükselmektedir; bizler de "gamsız" olarak harcamayı sürdürüyoruz. Ne beis var, iyi bir yerde adam başı yemek 5.000 - 6.000tl ve üstü olmuş, içki ile keyif daha da artar. Askıda simit 12.50 TL. Çukur büyüyor, müzik hızlanıyor, tabii sürdürebilenler için.

Bugün Türkiye'de başvurulan yol budur ve hiç kimse sesini çıkartmamaktadır, giderek bataklığa gömülmekteyiz. Enflasyon tartışması "monopol" gibi salon oyununa dönüşmüştür.

Ülkede yaratılan gayrı safi gelir yeterli değildir. Bunun önemli göstergesi olan "toplam faktör verimliliği", 1981-2017 yılları arasında, Çin'de 1.68, Irlanda'da 1.87, Güney Kore'de 1.66, Tayvan'da 1.66, Hindistan 1.26, Türkiye'de 0.62, Brezilya'da -1.26 olarak hesaplanmıştır. Türkiye ekonomisi ÜRETEMEMEKTEDİR. Ama tuhaf bir şekilde tüketim artmakta, yaşam düzeyi yükselmektedir. Bunun bedelini kimin ödediğine aşağıda değineceğiz.

Bu tablo Türkiye ekonomisinin ayrıntılı şekilde incelenmesini gerektirmektedir. Enflasyon, emekli maaşı artışı gibi sorunların temelinde ekonominin 20 yıldır yok edilen reel kaynakların, yeni endüstrilerin inşa edilmesi şartı vardır.

Cari işlemler açığı hep gündemdedir, ancak bu açık dış ticaretle ilişkilendirilmektedir. Oysa cari açık aynı zamanda tasarruf açığını da içermektedir. Yurt içinde yapılan harcamalar, ister lüks otomobil, ister sermaye malı ithalatı olsun, borçlanmayla karşılanmaktadır. Birey satın aldığı arabanın bedelini cebinden ödemektedir, ama ülkenin bu ödemeyi yapacak gücü yoktur. Bunun için bir yandan dolaylı vergilere, öte yandan enflasyona, fiyat yükselişle at başı giden endekslemeye başvurulmaktadır. Özel tüketim vergisinin niyeti bu harcamaları frenlemek değil, daha pahalı hale getirmektir. Böylece ileri teknolojinin ülkeye girmesi zorlaşmakta, engellenmektedir.

2013 yılında sosyal transferler, toplam bütçe giderinin yüzde 45'ini oluşturmuştur. Bunlar adeta "üniversal gelir"dir. Ama bu kez hedef, gelir karşılığı oyla iktidarın seçim kazanmasıdır. Bu uygulama enflasyonla mücadele değil, onu sürdürme aracıdır ve bununla kendi kendimize çelme takmaktayız. Yıllardır bu krizden çıkılmasının yolunun, orta ve dar gelirlinin üzerindeki baskının artması olduğu söylenmektedir. Bu çare midir? Çarenin ne olduğu bu satırların arasındadır: dürüst, doğru, güvenilir, ülke insanının geleceği için çalışan yönetimler.

Ülkede gelir dağılımının dağılışındaki bozukluk, orta ve alt gelir gruplarını özellikle vurmaktadır. Bir yandan merdiven altı ekonomi, diğer yandan sosyal transferler, görünürde alt gelir gruplarını uyuşturmaktadır. Orta gelir grupları çaresizlik içindedir.

Dolaylı vergiler kamu giderlerinin önemli bölümünü oluşturmaktadır. Kamu maliyesi derslerinde kamu geliri edilmesi, vergi alınıması, "kazın acıtmadan yolunması"na benzetilir. Oysa ülkemizde başvurulan yol tam tersinedir. Önemli vergi mükellefleri her yıl vergi ertelemesiyle, affıyla yaşarken, onlara yolunmak bir yana masaj yapılırken, memurlar ve orta gelirliler yolunmaya tabi olurlar. Yolunanların bağıracak hali kalmazken, vergiden affedilenler yat ve yurt dışında villa, kat koleksiyonuna devam etmektedir.

Dolaylı vergi orta gelir tuzağına yol açmaktadır. Ülkede maliye politikası, lüks üretime kısıtlama getirmek için böyle ürünlerin ithaline kısıtlama getirmektedir. Bunun en basit örneğiyle, en sıradan ithal otomobilin fiyatı, yurt dışındaki........

© T24


Get it on Google Play