Mehmet Akif Ersoy meselesi... Suç şahsi; ama sistem iki yüzlü
Gerek modern hukuk da gerekse İslam ahlakında temel bir kaide bulunur; suç şahsidir.
Buna rağmen bir yaygara koptu gidiyor:
“Bakın, İslamcı camiadan gelen biri böyle çıktı.”
Bu aslında bir yönüyle güzel bir noktadır. Sabah akşam Müslümanların hayat biçimini düşmanlaştıran gazetecilerin uyuşturucu, rüşvet ve ahlaki meselelerden mütemadiyen soluğu karakolda veya mahkeme koridorlarında alması artık vaka-ı adiyeden kabul edildiği bir ortamda Müslüman kimliğine yüklenen anlamı ortaya koymaktadır.
Elbette bunu yapanların amacı kolektif bir suç isnadı üretmektir. Metresinin kafasında bilardo sopası kıran gazeteci şu an Youtube kanalında “Gördünüz mü bu dindarları!” diyemediği için kıvrandığını tahmin edebiliyoruz.
Benzer adli vakalarda, failin ideolojik arka planı çoğu zaman haberin parçası yapılmaz. Ancak söz konusu kişi “İslamcı”, “muhafazakâr” ya da “dindar” bir geçmişe sahipse, bu bilgi bir anda manşetin ana taşıyıcısı hâline geliyor.
Mehmet Akif Ersoy neyi temsil etti?
Gazeteci Mehmet Akif Ersoy, oyunun kuralları içerisinde bir mütedeyyinin medyada en tepeye kadar yükselebileceği ve bunu yaparken kendisi kalabileceği / olabileceği imajını çizdi.
Suret-i haktan görünse de gelen bilgilerin ışığında kuyudaki Yusuf’tan ziyade ahlak buhranları içinde kıvranan ve yardıma muhtaç bir zat olduğu kabak gibi ortadadır. Bilhassa kimliğinde taşıdığı imaja verdiği zararı isminde taşıdığı Şair Mehmet Akif Ersoy’un bir hikayesi ile hatırlayalım;
Hasan Basri Çantay’ın aktardığına göre, Samih Rifat Bey, Akif’in hoşlanmadığı bir kimseyle arasını düzeltmek amacıyla onu Akif’in bulunduğu ortama getirmiştir. Ne var ki Akif, söz konusu şahsı görür görmez sert bir tepki göstermiş ve o ortamdan ayrıldıktan sonra bir daha geri dönmemiştir. Çantay’ın bu tutumun doğru olmadığı yönündeki uyarısına karşılık Akif, gerekçesini şu sözlerle ifade etmiştir:
Evet, ayıp ettim. Samih buna meydan vermeyecekti. Benim o adamla zorum yok. Fakat mukaddesatıma sövdü o. Basri, Basri, o, benim evladımı öldürseydi belki affederdim. Hanümânımı söndürseydi yine affedebilirdim. Daha ileri gideyim. Alâ meleinnas (insanlar arasında) benim yüzüme tükürseydi yine geçebilirdim, madem ki bana gelmiştir ve onu aziz bir dostum getirmiştir. Fakat o, benim mukaddesatıma sövdü, mukaddesatıma sövdü! (Bkz.Hasan Basri Çantay, Âkifname (Mehmed Akif), 28-29)
Gazeteci Akif neden yükseldi?
Uzun yıllardır Türkiye medyası; bağıran, hakaret eden, teşhir eden, özel hayatı didikleyen bir dil üzerine inşa edildi.
Efendi olmanın geçer akçe kabul görmediği bu sistemde bir süre sonra siyasetin dönüştürücü gücü ile sistemin kendisi de yoruldu.
Reyting uğruna sınırlar aşındı, ahlak geri plana itildi, izzetli olmak “naiflik” olarak aşağılandı. Gazetecilik yer yer bir meslek olmaktan çıktı, gösteriye dönüştü.
Toplum yoruldu. Gürültüden,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar