menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TURGUT CANSEVER VE ‘EV VE ŞEHİR’ ÜZERİNE NOTLAR

5 0
09.09.2024

Turgut Cansever, bu ülkede insanı merkeze alan ve yapılarla ilişkisini insana saygı üzerine inşa etmeye çalışan bir mimardı. Cansever, yapılar ve yaşanan hayat arasındaki ilişkinin öneminin altını sürekli çizerek ölçeğe saygıyı, yapılar arasındaki tutarlı hareketliliği ve bütünlüğü önemsedi. Özellikle bu dinamiklerin yeni şehirlerin gelişmesinde odak noktası olması gerektiğini sürekli vurguladı. Bu yazıda Turgut Cansever’in 1994 yılında İnsan Yayınlarından yayımlanan ‘Ev ve Şehir’ kitabı merkeze alınarak ev ve şehire bakış açısının altında yatan sistemik bütünlük irdelenmektedir.

Mimari Bakış ve Varlık Telakkisi

Mimari bakış başta insan olmak üzere insanlar arası ilişkiyi, çevreyi, aile yapısını ve sosyal ve ekonomik hayatı değerler sistemine göre yapılandırır. Herhangi bir yapıyı çevresi ile birlikte değerlendirdiğinizde hangi değerleri korumaya çalıştığını ayrıntılı olarak görebilme imkânı vardır. Hayatı boyunca Cansever’in vurguladığı şey, mimarinin değerler sisteminin bir yansıması olacak şekilde bir bütünlük arz etmesi gerektiğidir. Geçmişte bu bütünlük korunur ve şehirlere hâkim iken mimaride başlayan dönüşüm aslında değerler sistemindeki dönüşüme tekabül ederken bunun göz ardı edilmesi Cansever’in feryadına yol açmış ve kaybedilenin bu bütünlük/tevhid’i bakış olduğunu, bu kaybın toplumsal maliyetinin de çok yüksek olacağını tek başına dillendirmiştir.

Bütünlük, varlık telakkisi ile doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla, bu özden neş’et eden mimari de varlığının bütünlüğünü dikkate almak durumundadır. İslami açıdan insanın yüce bir varlık olması ve dünyanın da buna paralel güzelleştirilmesi merkezi bir öneme sahiptir (Sh. 215). Bu çerçevede gelenek ve kültür oluşmakta, gelenek zaman içerisinde zenginleşerek tarihi birikime sahip olmaktadır. Bu birikim ortaya çıkan yeni problemlerin çözümünü de kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla, insan hayatı bu minvalde canlı bir akışkanlığa sahiptir. Cansever, bu çerçeveyi dünyadaki sorunları ele alırken merkeze almakta, her türlü yozlaşmanın bu tevhidi bakıştan sapmanın, yani şirkin sonuçları olduğunu söylemektedir (Sh.220): “Her türlü şirk, her türlü felaketin kaynağıdır. Kültürel kirlenme, çevrenin kirlenmesi, dünyanın yok olması, denilebilir ki, bir şirk istikametindeki yanılgının sonuçlarıdır.

Dolayısıyla, Cansever’e göre mimari, varlığın tüm alanlarını düzenleyen bir sanat faaliyeti olduğu için ahlâktan kopuk bir dünyevi süreç değildir. Tam tersine, hayatı şekillendiren değerler sistemini tazammun eden ve yansıtan bir eylemler bütünüdür (Sh.153): “Mimarinin insan hayatını çevreleyen ve insan eli ile vücuda getirilmiş yapıların, insan hayatını şekillendirme görevini nasıl, hangi amaçlar ve değerler sistemine göre şekillendirmesi gerektiğini tartışmayan bir toplumun kültürel sorunları kadar diğer sorunlarını da çözmek için gerekli esaslara ulaşamayacağı Türkiye’nin son 70 yıllık deneyimi ile bir kere daha ortaya çıkmıştır.

Ölçek ve İlişkiler Ağı

1961 yılında kaleme aldığı ‘Beyazıt Meydanı’ başlıklı kısa bir makalesi bile derdini anlamaya yetmektedir. Beyazıt meydanının 1961 yılındaki durumu ile geçmişteki dokusu arasındaki farklılıkları, sürecin arka planındaki hassasiyet farklılıklarına dayalı olarak ele almaktadır. İnsanın çevresi ile ilişkisini en üst seviyeye çıkartan meydanın, ölçeğe ve meydanın merkezinin ne olduğuna dikkat edilmeksizin yapılan yeni yapılarla ve özellikle trafiğe açılan yollarla fonksiyonlarını icra edemez bir duruma sokulduğunu çok net bir şekilde ifade etmektedir (Sh.62-63).

İnsan ve yapılar arasında çok........

© SuperHaber


Get it on Google Play