menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Devletin çöküşü

103 115
15.01.2025

Rahmi Apak, İkinci Abdülhamit Dönemi’nde, Balkan ve İstiklal Savaşı’nda görev yapan bir subaydır.

“Yetmişlik Bir Subayın Anıları” adlı kitabında, yaşadığı bir olayı şöyle anlatır:

“Bizim tümen, ilkbahara kadar (1915) ordu ihtiyatı olarak Pasinler Ovası’nda kaldı... Bir gün, bulunduğum köyün sokağında oturan, 15 yaşlarında bir köylü çocuğu gördüm. Biraz sohbet edeyim dedim:

-Bana bak oğlum, senin adın ne?

-Ahmet.

-Sen hangi millettensin? (Ermeni olmasından şüphe ediyordum).

-Osmanliyem.

-Osmanlı ne demek, sen Türk değil misin?

-Hayır, ben Türk değilem, Osmanliyem.

-Peki, sen hangi dilden konuşursun, Ermenice mi yoksa Türkçe mi?

-Türkçe konuşurem.

-Mademki Türkçe konuşuyorsun o halde sen Türk’sün.

-Hayır, efendim ben Türk değilem.

-Ulen, sen de Türk’sün, ben de Türküm.

-Efendi, sen Türk’sen Türk ol. Bana ne? Ben Türk değilem.

-Ulen Padişah dahi Türk’tür.

-Efendi, günaha girme Padişah Türk olamaz...”

★★★

Falih Rıfkı Atay, “Zeytindağı” adlı kitabında şöyle yazar:

“Suriye, Filistin ve Hicaz’da: “Türk müsünüz?” sorusunun birçok defalar cevabı:

“Estağfurullah!” idi...”

★★★

II. Abdülhamit, iç ve dış siyasette İslamcılığı kullanır.

Halifeliği, en üstün değer hâline getirir.

Araplarla ilgili konuları, Saray’da kendisi yönetir.

Osmanlı Devleti’ni, “Türk-Arap İmparatorluğu” hâline getirmeyi düşünür.

★★★

II. Abdülhamit, Arapları diğer milletlere göre göre daha üstün görür.

“Necip millet” olarak tanımlar.

Arap vilayetleri, “birinci sınıf vilayet” kabul edilir. Buradaki mülki amirlere verilen........

© Sözcü