Yeni krizin tohumları
Değerli ve sevgili Hocamız Korkut Boratav’ın Onuruna 5-6 Aralık tarihlerinde ODTÜ’de düzenlenen Dünyadan Türkiye’ye-İktisattan Siyasete başlıklı sempozyumda yaptığım sunumda üzerinde durduğum noktaları bu yazıda kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yeni bir kriz niteliksel olarak son küresel finans krizinden farklılık gösterebilir, olgunlaşma süreci ne zaman tamamlanır ne kadar zaman alır sorularına net bir yanıt vermek olanaklı değildir. Özellikle altı çizilmesi gerekli olan nokta çoklu krizin olası ve ciddi bir risk olarak belirmesidir. Finansal köpüğün oluşması, küresel boyuttaki yeni salgın riski, küresel ısınmadaki önlenemez artış ve iklimsel değişiklik, kaynakların giderek tükenmesi, küresel çapta gelir yığışması ve eşitsizlikten kaynaklanan aşırı yoksulluk, güvensizlik ve açlığın yanısıra silahlı çatışma ve savaşlar nedeniyle artan göç dalgaları çoklu krizi hazırlayan etkenleri oluşturuyor. Çoklu krizin bileşenlerinin ardında kapitalizmin sarsılmaz kuralı ve/veya yasası olan daha çok birikim ve kârı olabildiğince artırma hırsı yer alıyor. 2008-2009 krizinin ardından yeniden finansal köpüğün oluşma sürecindeki hızlanma şaşırtıcı gözükebilir ancak kapitalizmin mantığına, yasalarına uygun düşmektedir. 21. yüzyılın başlarından itibaren hızla inşa edilen Yeni Finansal Mimari’nin reel sektörde karşılığı olmayan faaliyetleri küresel finans krizine giden yolun taşlarını döşemişti. Finansal kriz sonrasında ise bankaların bir ölçüde düzenlemeye (regülasyona) tabi tutulmasına karşın gölge bankacılık sistemi yeniden olabildiğince hızlı gelişme sürecine girmiştir. Bu bağlamda düzenlemenin uygulanmadığı sınırlı sayıdaki dev finansal grupların oluşması ve faaliyetleri 2008-2009 krizi öncesindeki konjonktürü çağrıştırmaktadır.
Anımsayalım; 2008-2009 krizi ABD’de ortaya çıkmış ve diğer ülkelere yayılmıştı. ABD’deki bazı büyük yatırım kurumları iflas bayrağını çekmiş, Avrupa bankalarının getirisi yüksek ancak güvenilmez riskli ve toksik kağıtlar edinmesi sonucunda Avrupa’daki bankacılık sistemi iflas riskiyle karşılaşmıştır. ABD’de Fed’in (ABD Merkez Bankası) piyasaya aşırı miktarda likidite sunarak verdiği destekle bankacılık sistemi kurtarılmış, Avrupa’daki bankacılık sistemi de ECB’nin (Avrupa Merkez Bankası) benzer uygulaması sayesinde tahribatın eşiğinden dönmüştür.
Son küresel krizden ders çıkarıp kamu borcunu azaltıcı önlemler almak yerine ABD yönetimi borçlanmaya hız kazandırmıştır. Birbiriyle bağlantılı olan cari işlemler açığı, federal devletin kamu/bütçe açığı ile toplam dış borç tutarı ekonomik-finansal tabloyu sergilemektedir. Cari işlemler açığı 2022-2024 kesitinde artışı sürdürerek 226,7 milyar dolardan 2024 yılı sonunda 303,9 milyar dolara, toplam dış borç tutarı ise aynı tarihler arasında 23,9 trilyon dolardan 27,6 trilyon dolara yükselmiştir. 2023 ve 2024’te toplam kamu borcunun GSYH’ye oranı sırasıyla 0,8 ve 2,5’e ulaşmıştır.
Tüm gelişmeler 2008-2009 krizi sonrasında bir süre sürdürülen ihtiyatlı pozisyon alma ve kriz karşıtı ortak politika yürütme eğiliminin giderek kaybolduğunu göstermektedir. Bankacılık faaliyetlerinde uygulanan kuralların, ortak bir paydada buluşma eğiliminin giderek buharlaştığı gözlemlenmektedir. Küresel piyasalar üzerindeki etkisi yadsınmaz olan Fed’in Trump-1 döneminde bankalar denetçisi olarak atanmış Michelle Bowman açık bir biçimde finansal düzenin korunması gerektiğini vurgulamıştır: “Fed’in iki çelişkili amacı bulunmaktadır: Bankaların serbestçe faaliyette bulunmasını sağlayarak ekonomiye destek verme veya bankaları da kapsamak üzere finansal istikrarı........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel