Ahmet Rasim’in Çorbanamesi ve Tarhana Çorbası
Merhaba dostlarım.
Hatırlayanlar olacaktır günlük soL Gazete’de Boğazlar Meselesi başlıklı köşemde yemek ve yemek kültürü yazıları yazdım yaklaşık 40 Pazar günü. Epeycedir farklı nedenlerle yemek yazılarına ara vermiştim. Bugün eski bir yazım1 aklıma gelince, yenilemenin ve okuyucu ile buluşturmanın zamanıdır diyerek klavyenin başına oturdum.
İç ve dış siyasetin gündemi iyice sıcak. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin örgütlenme gayretleri umutlarımızı tazeliyor. Ancak, eskisi kadar sert olmasa da kış kendini yavaştan gösteriyor artık Başkentte. Sabah ve gece ayazları, kırçıl karlanmalar ve yollarda çakozlanmayan buzlanma emareleri başladı. Aman dikkat sevgili araç sürücüleri. Öyle “araba istiyordu, hakkını verdim” gibi ortaçağ martavalları olmasın. Zira bildiğiniz gibi otomobil XX. yüzyıl icadıdır. Anladınız siz onu!
Neyse, bugünkü mevzumuz tarhana çorbası. Ama müsaade ederseniz ben sohbete çorbaname ile başlamak isterim. Ahmet Rasim’i hatırlarsınız değil mi? Hani kendine özgü üslubu ile kaleme aldığı farklı türlerde çokça eseri geniş bir okur kitlesi tarafından okunan, mutlakıyet, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerine tanıklık etmiş ünlü yazarımız. Hadi gelin üstadın mısralarına birlikte bir göz atalım.
Ahmet Rasim
Ahmet Rasim üstadımıza göre çokça faydası vardır; zenginlerin ve yoksulların ve de bünyenin dostu, şifasıdır çorba.
Çorbaname
kana kuvvet, göze fer, batna ciladır çorba
illet-i cûa devâ mahz-ı gıdadır çorba
sağlara, hastalara ayni şifadır çorba
ağniya dostu, muhibb-i fukarâdır çorba
hâsılı hâhiş ile ekle sezâdır........
© soL
visit website