Üçüncü taraf
Modern ebeveynlere çocuklarıyla çatışmaktan kaçınmaları için onlara “seçenek sunmaları” öneriliyor. Diyelim ki çocuk “pasta isterim” diye tutturdu, siz çocuğa “pasta masta yok ıspanak yiyeceksin” derseniz, çocuk işi inada bindirebilir ve hızlıca “zıkkımın kökünü ye” noktasına varılabilir. Ama bunun yerine çocuğa “ıspanak mı yemek istersin, yoksa pırasa mı?” diye sorduğunuzda, seçeneklerden hiçbiri çocuğun istediği olmasa da, yarattığınız seçim algısı mecburiyetin yarattığı isyan duygusunu yumuşatıyor ve çocuğun uyumlu davranma olasılığını artırıyor.
Çocuk psikologları bu yöntemin ergenliğe kadar etkin biçimde kullanılabileceğini söylüyor ve bana sorarsanız bu konuda yanılıyorlar; zira içinde yaşadığımız ekonomik ve siyasal düzen insanları ergenliğe kadar değil tüm hayatları boyunca esasen bu yöntemle yönetiyor.
İnceleyelim.
***
Burjuva demokrasisi güle oynaya kurulmadı. Bugün kendilerini dünyanın en demokratik ülkeleri ilan eden İngiltere, ABD, Fransa gibi birinci kuşak kapitalist ülkelerde genel oy hakkı büyük mücadelelerle kazanıldı. Egemenler demokrasiyi kendilerine saklamak istiyor, yoksul emekçilerin oy hakkına sahip olması fikri karşısında dehşete kapılıyorlardı. Ne var ki, yeni toplumun ezilenleri ne silah zoruyla ölümüne çalıştırılan kölelerdi ne de soylu efendilerinin toprağına bağlı köylüler gibi dağınık ve politik açıdan güçsüzdü. Milyonlarca yoksulun akın akın gelip yığıldığı ve emeğini en fazla ücret veren patrona satmaya çalıştığı sanayi kentlerinde, kitleleri “yasal” siyasetin dışında bıraksanız da dayanışma sandıkları kuruluyor, daha yüksek ücretler için grevler örgütleniyor, kitlesel eylemler yapılıyor, özetle toplumun temel ekonomik işleyişine dair siyaset fiili sınıf mücadelesinde gerçekleşiyordu.
Üstelik mutlakiyetçi eski rejimler yıkılıp burjuva demokrasileri kurulurken yeni egemenler eski egemenlere karşı ezilen kitlelerin desteğini almış; bu destek Amerikan ve Fransız devrimlerinde yoksulların eski rejime karşı silahlanıp ayaklanması biçiminde gerçekleşmişti. Şimdi, sömürgeci III. George’u kuyruğuna teneke bağlayıp postalamış Amerikan ırgatlarına ya da XVI. Louis ile müsrif karısı Marie Antoinette’in kafasını kesmiş Fransız baldırı çıplaklarına “yeni egemen biziz, artık bize koşulsuz itaat edeceksiniz” demenin hayli tehlikeli tarafları vardı ve bilhassa Fransız burjuvaları bunu 1830 ve 1871’de deneyimleyerek öğrenmişti. Ezilenlerin eski yöntemlerle siyasetin dışında tutulması artık imkansızdı.
Burjuvazinin başlıca erdemlerinden biri esnekliktir. Zamanla kaçınılmaz olan araçsallaştırıldı; burjuva demokrasisi, egemenler arasındaki rekabetin politik alanı olmanın dışında, ezilenlerin rızasının üretilme alanı olma fonksiyonunu da üstlendi.
İngiliz demokrasisinin tarihi, buna dair en açıklayıcı örneklerden birini sunar: Bugün halen yürürlükte olan meşruti monarşinin kuruluş aşamasında siyaset esasen iki parlamentoda (Lordlar ve Avam kamaraları) ve iki siyasi parti (Muhafazakâr ve Liberal) arasında yürüyordu. İngiliz işçi hareketi ise 19. yüzyıl boyunca oy verme hakkının zenginlerin ayrıcalığı değil evrensel olması için mücadele etmiş ve sınırlı kazanımlar elde etmişti. Daha ilerisi ancak işçi sınıfı dünya çapında bir güç haline geldiğinde sağlandı: I. Dünya Savaşı’nın tetiklediği devrim dalgası Sovyetler........
© soL
visit website