‘Ortodoks ekonomi’ tarikatının vaizleri
Geçtiğimiz haftaki başlangıç yazımızda, bu köşedeki temel işimizin Türkiye’nin entelektüel dünyasını egemenliği altına almış “okumuş karanlık” ile mücadele etmek olacağını söylemiştik. Bu hafta, bu tanıma uyan en zararlı öbeklerden birinden bahsedeceğiz.
Konumuz Mehmet Şimşek’in temsil ettiği ekonomi anlayışından yana olanlar ve bunu tek, tartışılmaz doğru diye halka sunanlar, örneğimiz ise Özgür Demirtaş.
***
Demirtaş, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Mehmet Şimşek atandıktan sonra “Ekonomiye ne olacak?” başlıklı bir video yayınladı. Bu videoda, Nurettin Nebati’nin bakanlığı döneminde uygulanan ekonomi politikasını “Nas modeli”, Mehmet Şimşek’in temsilcisi olduğu neoliberal ekonomi politikalarını ise “Ortodoks ekonomi modeli” olarak isimlendiriyor ve ne kadar birincisinden uzak ve ikincisine yakın bir ekonomi politikası uygulanırsa ekonominin o kadar düze çıkacağını, bu yüzden herkesin Mehmet Şimşek’e destek vermesi gerektiğini söylüyordu.
İşin teorik kısmına geleceğiz, ama önce Demirtaş’ın savunduğu tarafı övmekte kullandığı cümleleri aktarmak istiyorum:
“Ortodoks para politikası demek, rasyonel olan demek. Yani kitabi, yani biz bilim insanların test edip onayladığı, bizim bildiğimiz, yüzyıllardır test edilen, dünyanın bu alandaki en zeki, en bilinen akademisyenlerinin onayladığı modele ortodoks ekonomi modeli, kitabi ekonomi modeli, akıl dolu ekonomi modeli, rasyonel ekonomi modeli diyoruz arkadaşlar.”
Bu dil size, bir bilim insanının dili gibi mi geliyor, yoksa bir vaizin dili gibi mi?
Dediğim gibi, teorisini ayrıca tartışacağız. Ama ilk altının çizilmesi gereken garabet, bugün ülkemizde en heyecanlı temsilcisi Özgür Demirtaş olan neoliberal iktisat modelinin, kendisini skolastik düşünce ile bire bir aynı yöntemlerle savunması. Onun söyledikleri doğrudur, çünkü kitapta onun söyledikleri yazmaktadır, çünkü okulda onun kitabı okutulmaktadır. Başka her önermenin doğruluğu, onun okulunda okuttuğu kitapta yazana uygun olup olmadığına göre değerlendirilir.
Orta çağda Katolik kilisesi de dogmasını böyle savunuyordu. Tek bir gerçek inanç vardı, gerçek inanç onun vaaz ettiğiydi, başka herhangi bir inanç ise ya küfür ya sapkınlıktı. Zamanla, daha gelişkin düşünceler yükselip de dogmayı sorgular hale geldiğinde, engizisyon kurup insan yakmaya başladılar.
Neoliberal iktisat politikaları da egemen hale geldikçe aynı yolu izledi. Bu politikaların başlıca uygulayıcılarından İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher “Başka yol yok!” diyordu ve bu vurgu o denli sık kullanılıyordu ki, İngilizcesinin kısaltması olan TINA (“There is no Alternative”) ile anılmaya başlandı. Bu politik egemenliğe paralel olarak üniversiteler buna aykırı düşüncelerden temizlendi. Neoliberal iktisatçılar şirketlerin yönetim kurullarında oturup, danışmanlıklar kapıp para içinde yüzerken diğer teoriler İktisat Tarihi derslerine tıkıştırıldı, bu teorileri çalışan akademisyenler üniversiteden dışlandı. Neoliberal olan, böylece tek “kitabi olan” haline geldi.
Yeri gelmişken, Özgür Demirtaş da zamanında kendisini eleştiren bir doktora........
© soL
visit website