ABD’nin tarihsel erozyonu: Bilimsel rekabette geriye düşüş
Batı emperyalizminin başlıca yönlendirici dergilerinden The Economist’in geçen haftaki sayısında Çin’deki bilimsel düzeyin ABD ve AB’yi geçtiğine ilişkin bir yazı yayınlandı. Belli etmeye çalışmasalar da alarm zillerinin çaldığı anlaşılıyor.
Emperyalizm dünya halklarının sömürüsüne dayanır. Bunun için emperyalist bir devletin sadece üstün bir askeri güce sahip olması yeterli değildir, dünya üretimine büyük bir yüzdeyle katkı yapması gerekir.
Diğer kapitalist devletlerle rekabetin, askeri gücün ve üretim kapasitesinin yükseltilmesi için gerekli atılım bilimsel gelişme ile sağlanır. Başka bir deyiş ile bilimde öne geçmeden emperyalist piramidin tepesi hedeflenemez.
Atina Devleti 2600 yıl kadar önce Delos Birliği ile Akdeniz ticaretini, ham madde kaynaklarını ve üretimi ele geçirdiğinde Atina’da Platon ve Aristotales’in ünlü okulları bulunuyordu.
Helenistik dönemin İskenderiye’sindeki Devlet Akdeniz ticaretine hâkim olduğunda Müze ve İskenderiye Kütüphanesi adeta bir teknoloji üniversitesi gibiydi. Atina okulları sönük kalmakla birlikte bir süre daha paralel olarak yaşadılar.
1400’lü yıllarda bu sefer Venedik Cumhuriyeti Akdeniz egemenliğini ele geçiriyor, Akdeniz Venedik kolonileriyle kaplanıyordu. Bu biriken zenginliğin ürünü ve aynı şekilde nedeni olarak Padova Üniversitesi parladı.
Coğrafi keşiflerden sonra Avrupa’da sermayenin ilkel birikimi üniversitelerin yükselmesine yol açtı. İngiltere’nin bir dünya imparatorluğu olarak doğmasına Oxford ve Cambridge eşlik etti. Çağır açıcı ve öncü araştırmalar İngiliz emperyalizmi ve sermaye birikimi ile karşılıklı ilişki içindeydi.
Ve Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD emperyalizmi dünyayı kaplamaya başladı, İkinci Dünya Savaşı sonrası artık emperyalizmin tepe ülkesiydi. ABD’de kurulan bilimsel üretim merkezleri doğrudan tekelci sermayenin kontrolü altındaydı. Emperyalist dünyada hiçbir ülke ne üretim kapasitesi ne bilimsel araştırmada öncülük konusunda ABD ile yarışacak durumda........
© soL
visit website