Eros, Gazze ve '995 km'
Neredeyse iki haftadır yukarıdaki başlık kafamın içinde bir belirip bir kayboluyor. Türkiye’nin gündeminde ışık çakımlarıyla yer eden, bir iki gün hezeyan ve infial yaratan her haber kimi kez iz bırakarak, kimi kez sessizce unutuşun karanlığında kaybolarak yerini başkasına devrediyor. Bir kesim, son haberleri sürekli ilk önce duyma peşinde. Adeta bir yarış içinde imiş gibi ilk duyup sosyal medya alanlarında fikrini en önce ve alabildiğince cebbarca söyleme yarışı bu. Bir nevi haberci çevikliği ile birbiri ardına koşar adım akan günceli yakalama telaşı. Ama bu yataylık, bu haber peşinde koşma hâli derinleşmeyi, yoğunlaşmayı, yas tutmayı, kendini dinlemeyi, öfkelenerek eylemeyi, eylemek için düşünmeyi ve aramayı beraberinde maalesef getiremiyor genellikle. Tüketiyor ve tükettiğimiz ölçüde tükeniyoruz. Tüm göndermeleriyle, tüm alt okumalarıyla, tüm sembolleriyle söylüyorum. Tüketirken tükenen bir düşük profil hâlinde ortalıkta dönenip duran körler sağırlar birbirini ağırlar diyaloğu bu. Can sıkıcı.
Gazze diyorum örneğin. 7 Ekim’den bu yana fiili bir savaş içinde derdest edilmiş bir halkın acılarıyla yatıp kalkılan günler olağanın girdabına saplandı. Giderek sıradanlaştı. Ne büyük utanç! II. Dünya Savaşı filmleri izlerken, Hitler faşizminin boyutlarına o filmlerde tanık olurken hep tüm bunlar yaşanırken dünya neredeymiş, neden kıyamet kopmamış diye pek çok şaşırdığımı, öfkelendiğimi ve o dönemin sinik bulduğum, tepkisiz insanlarına kibirle baktığımı hatırlarım. Şimdi ise, eğer bir dünya kalacaksa, yıllar sonranın insanlarının Gazze’nin 170. gününe aynı bakışla bakacaklarını biliyor ve o kahrolası bir şey yapamamak utancını içimde hissediyorum. Gazze Şeridi’ne yönelik yoğun bombardıman devam ederken yerle bir olmuş yerleşimlerde, tarihin karanlıklarından hortlamış veba ve menenjit düşüyor çocuklara eğer bombardımanın altından sağ çıkabilmişlerse… Enerji yok, gaz yok, su yok, yiyecek yok, güçlü ve sağlıklı çocuk yok… ABD’nin yardım adı altında bombardımandan sağ kurtulan Filistin halkına yaşattığı rezaletler var. Yapay zekâ ile bilimsel ve teknolojik gelişmelerin baş döndürücülüğü bir yanda Filistin halkının, elbette başta çocukların, çalınmış hayatları, hastalık, açlık, yoksunluk ve ölümle sınanmaları diğer yanda. Eşitsizliğin, çifte standardın, emperyalist hegemonya savaşlarının karanlığa boyadığı günler, ülkeler, kentler, halklar…
Böyle mi gidecek?
Filistinli çocukların mazlumluğunun yanına binlerce kilometre öteden Eros da ekleniyor kişisel hatırlayışımın içinden. Yaklaşık 1200........
© soL
visit website