Adaleti hikayelerle aramak
Narin Güran davasında sanık avukatlarından biri savunmasında “belki kitaba dönüşecek
belki filme dönüşecek gerçekten bu olacak kıymetli bir dava” ifadesini kullanmış, tam olarak böyle kaydedilmiş. Objektifin öteki ucundan bakarsak ortaya şu çıkıyor: Bir davanın kıymetini filme/kitaba ya da ortak bir deyişle kurguya dönüşme potansiyeli belirliyor.
Belki gerçekten öyledir, belki sadece kurgu çağındayız. Hakikatle aramızda diziler, reklamlar, abartılı haberler, sosyal medyaya saçılan yalan yanlış görüntüler, temelsiz iddialar, dedikodular, propaganda amacıyla saptırılan davalar… Çok şey var.
Davanın gerekçeli kararı neredeyse 1000 sayfayı buluyor. Hukuki açıdan doğrusu böyle midir? Ağır ceza davalarının hikayesi bu karardaki gibi midir? Bilmiyorum. Ama açıkça göze çarpan şeylerden biri şu: Davanın tarafları dillerine “maddi gerçeğe ulaşma” ifadesini pelesenk etmişler, ama özellikle savunma tarafında bu ilkeyi sıklıkla kulak arkası edip dramatik olmaya çalışılmış. Savunmalar edebiyat ve sinema göndermeleriyle dolu:
Er Ryan’ı Kurtarmak filmi anılıyor, tamamıyla yanlış bir yorumla.
Karamazov Kardeşler’den söz ediliyor. Söylendiğine göre romanda katil beklenmedik biri çıkıyormuş. Bir an için romandaki “Büyük Engizisyoncu”dan söz edilecek sandım, ama savunma avukatı büyük klasiği sadece sığ bir polisiye olarak yorumlamış.
Fakir Baykurt ve Orhan Kemal’den dem vuruluyor. İddiaya göre sanıklardan biri derdinden kendini paralamış.
Bir yerde “Kurtlar Vadisi kırmızı çizgimiz!” denmiş. Galiba başka dizilerin de adı geçiyor ama bu konudaki kültürüm kıt olduğundan emin olamadım.
Taraflardan biri adımsayar meselesini dile getirirken kendince bir ironiyle “45 Adımda Cinayet” diyor- herhalde Alfred Hitchcock’un “39 Basamak” filmine gönderme…
Sanık savunucularından biri açıkça insanların........
© Serbestiyet
visit website