menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kemalizme değil, kendi evlatlarınıza yenildiniz

13 19
09.09.2024

12 Eylül Darbesi’nin ağır havası ile Ankara’nın kirli havasını birlikte soluduğumuz yıllar…

Kara Harp Okulu 4.Sınıf öğrencisiydim.

Zamanın meşhur “Töre Dergisi”nde Burak Harputlu mahlasıyla şiirler yazıyordum.

Yani genç bir talk showcunun söylediği gibi “sağ görünüşlü solcu” değil; aksine hem sağ görünüşlü hem de sağ görüşlüydüm.

Darbeciler ağırlıklı olarak sol görüşlü arkadaşlarımızı hedef almış olsa da ben de ateş çemberi içindeydim.

Disiplin puanım düşürülmek suretiyle atılmama ramak kalmıştı.

Ancak arkadaşlarımın önerisiyle girmiş olduğum 10 Kasım şiir yarışmasında dereceye girdim.

Şubat tatilinde memlekete gittiğimde babam elinde tuttuğu bir kâğıdı hiddetle uzatarak “Bu ne?” dedi.

Meğer okuldan “Oğlunuz disiplinsiz tutum ve davranışları nedeniyle muhtelif cezalar almış ve toplam olarak 63 fena puana ulaşmış bulunmaktadır,” şeklinde bir yazı gönderilmiş.

Ben de en iyi savunma taarruzdur ilkesiyle “Bir yanlışlık var, ben bu sene başarı belgesi bile aldım,” diyerek şiir yarışmasında bana verilen başarı belgesini babama uzatıverdim.

Babam, Kurmay Albay Hilmi ÖZKÖK imzalı başarı belgesini tam alacakken o sıralar radikal İslamcı bir üniversite öğrencisi olan abim belgeyi elimden çekip “Sallıyor baba! Atatürk’e şiir yazmış birinci olmuş.” diyerek beni ihbar etmez mi?

Babam sitem dolu bakışlarla aynen şöyle dedi:

“Lan oğlum, bari Peygamber Efendimize yazsaydın!”

Rahmetli babam farkında değildi ama bu şiir sayesinde okuldan atılmaktan kurtulmuştum.

Konumuz muhafazakâr bir iktidar döneminde Tuzla Piyade Okulu ile başlayıp Kara Harp Okulu mezuniyeti ile devam eden Teğmen olayları…

Herkes olayı kendi ideolojisi açısından irdelemekle meşgul.

Bazı itirazlarım olsa da olayı farklı yaklaşımlarla irdeleyenler de oldu; eski Harbiyeli Hakan Şahin (Serbestiyet, 1 Eylül 2024) ve yazar Etyen Mahçupyan (Serbestiyet, 2 Eylül 2024)gibi.

Özellikle Etyen Mahçupyan’ın olayı “rejimin İttihatçı anlam dünyasını yeniden üretmesi” ne bağlaması tam aksine Atatürk lehine bir tez olmuş.

Zira gençlik yıllarında İttihatçıların içinde olan Atatürk’ün sonrasında onlara mesafeli durduğu bir gerçek.

Sivas Kongresi’ni hatırlayalım;

Delegelere kongrenin ilk oturumunda İttihat ve Terakki ile bir bağları olmadığını ispat için bir yemin metni hazırlatmış ve bu metni okutmuştur.

Çünkü Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele hareketinin “ittihatçıların yeni bir oyunu” gibi algılanmaması için bu özeni göstermiştir.

Mustafa Kemal’e mesafeli davranan İttihatçıların bir bölümünün 1924 Kasım’ında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda yer aldığını unutmayalım!

Mustafa Kemal’e 1926 yazında İzmir’de düzenlenen suikast girişimi sonrasında İttihatçıların eski Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey ile eski Emniyet Müdürü İsmail Canbulat’ın İzmir’de idam edilmeleri ise ayrı bir gerçek.

Sözün özü Mustafa Kemal ittihatçıların üç sembolist ismi Enver, Talat ve Cemal Paşalardan farklı kendine özgü biriydi.

Eğer Mahçupyan’ın tezi doğru ise yani yeni ittihatçılar da kurtuluşu hala Atatürk’te arıyorsa, yerine birini koyamadıkları içindir; bu yüzden yukarıda “Bu tez Mustafa Kemal’in lehinedir,” demiştim.

Ancak Bahçeli’nin teğmenlerin alternatif yemin törenleri için “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni maksatlı biçimde hastalıklı ve hasmane tartışmaların içine çekme gayreti vahim bir hatadır ve bundan kazanç umanlar sukutu hayale uğrayacaklardır.” demesi böyle bir ittihatçı tezine şimdilik temkinli yaklaşmayı gerekli kılmaktadır.

Diyelim ki öyle olsun!

Bir tek ittihatçılar mı?

Fetö bile sözde “Yurtta Sulh Konseyi Bildirisi” ni Kemalist bir sosla sunmadı mı?

Sosyalisti, komünisti ve sosyal demokratı ve........

© Serbestiyet


Get it on Google Play