Panoptikon’dan Palantir’e: İnsan kalesi nasıl düştü
Bir önceki yazıda sürekli “hat”ta (yani online) oluşumuzun ve sinyal-yoğun vasatta yüzen hayatlarımızın yeni bir toplum tanımı gerektirdiğini söylemiş ve bu yeni hale “plazma toplumu” adını vermiştim. Bu yazıda ise plazma toplumunun nasıl “gözetim”den ziyade “durumsal farkındalık” modunda işlediğini ele almak ve Foucault’nun “terbiye” (disiplin) dünyasından epeyce ötede, yeni bir durumla, bir içeriden fetih durumu ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmak istiyorum.
Foucault hapishanenin tarihini anlatır gibi yaptığı Discipline and Punish isimli kitabında modern çağda gücün işleme şeklini anlatır ve hepimizin aslında görünmez bir hapishaneye düştüğümüzü göstermeye çalışır. Burada bu çalışmayı etraflıca tartışmayacağım. Sadece konumuza bakan bazı vechelerini vurgulamakla yetineceğim. Mesela geleneksel toplumda (18. yy’a kadar) hapishane yerine zindan var. Yerin altındadır. Karanlık, izbe bu mekanda mahkumlar çürümeye terkediliyor. Cezalandırmanın nesnesi bedendir. Numune için bazısı siyaset meydanında sallandırılsa bile gerisi mezbaha gibi gözden ırak yerlerde hall edilir idi. Amaç intikam, acı çektirmek ve baş eğdirmektir. Hakimiyet kendisini göstermek için kan akıtır. Etrafın kanlanması ve insan malzemesinin israf edilmesi gibi çevreci kaygılar henüz yoktur.
Modern çağda ise (19.yy) hapishane bambaşka bir hal almıştır. Artık bodrum katı değildir. Üstelik ışık bombardımanı altındadır. Hapishane, karanlığa hasret kalınan bir açık alan gibi aydınlıktır. Zindanda karanlığa gömülen mahkumlar yerine hapishanede ışığa boğulan mahkumlar var. İlki karanlıkta göze görünmezken, ikincisi ışık sağanağı altında çırılçıplaktır. Işık huzmeleri birer inzibat cihazıdır. Görünmek, nazara yakalanmak demektir. Mahpus, gardiyanın nezaret-hanesi’ndedir (gözetim evinde). Her an birinin gözetiminde olan insan bir süre sonra o nazarı içselleştirmeye başlar ve kendini o nazarın tacizinden azad etmek için kendi kendini o nazara uygun hale getirir. Yani gardiyanın nüfuz eden nazarı, mahpusun içsel edebi halini alır. Artık dayak yerine telkin, işkence yerine rehabilitasyon amaçlanacaktır. Kan yerine kaygı vardır. Disiplin yolculuğuna başlamıştır.
Peki hedef nedir? Gözetim aracılığı ile insan ruhunu formatlamak. Amaç, üretim ve tüketimde insan kaynağı haline gelecek şekilde eğri malzemeyi geri dönüşümden geçirip doğrultmak. Bazılarının maruz bırakıldığı eski işkence, yerini herkese uygulanan umumîleşmiş bir disipline bırakıyor. Zira, disiplin, işkencenin umuma teşmil edilmiş halidir. Gerçekten de modern hayattaki stres, disiplin denilen kansız veya sulandırılmış işkencenin çağdaş bir tezahürüdür.
Disiplin artık bedenleri (yontulmamış doğayı) hamur gibi yoğurmaktadır. İşte bu disiplinin şebeke gibi dağıtılması için yeni bir teknoloji ortaya çıkıyor. Bina suretinde resmedilmiş bir mimari cihaz 19. yüzyılda dikkat çekiyor. Panoptikon denilen bu bina modeli veya mekansal tanzimat cihazı, hapishane, hastane, timarhane, fabrika, kışla, okul ve benzeri ıslah ve terbiye işiyle uğraşan kurumlarca benimseniyor. O kurumlara masrafsız bir hakimiyet imkanı sunuyor. Ortada 360 derece görebilen bir merkezi kule var. Kulenin etrafında kulenin nazarına firesiz yakanan hücrelerden oluşan geniş bir tek kişilik koğuş çemberi var. Bu yapı tarzı sadece bir personel (gardiyan, hemşire vs) ile belki yüzlerce kişiyi teftiş ve kontrol etme imkanı sunuyordu. Gözetim o kadar eksiksiz ve kesintisiz idi ki artık kaçacak yeri olmayan mahkum kendi kendisinin gardiyanı gibi davranacaktır.
Foucault Panoptikon isimli bu inzibat cihazının işleyişini........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin