menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yaşasın hayat!

19 0
16.07.2024

Geçen Cuma günü yolum İzmir’e düşmüştü. Sebeb-i ziyaretim, vize başvurusuydu. Mayıs’ın son günleri için Almanya’dan bir davet almıştım, fakat Nisan’ın başında yaptığımız müracaata karşılık vize randevusu ancak Temmuz’un başında verilince daha ileri bir tarihe güncellenen ziyaret için vize başvurusunu yapacaktım. İkamet adresim artık Ege’de olduğundan, İzmir Alsancak’taki vize ofisine gitmem gerekiyordu.

Tire’den Eshot’u, Torbalı’dan İzban’ı kullanarak Alsancak’a ulaştığım öğle vaktinde hava açık ve hayli sıcaktı. Vize işlemleri vaktinde biterse, sırf değişiklik olsun diye, trenle geri dönmeye niyet etmiştim. Böylece İzmir’in on, belki onbeş senedir görmediğim aşina muhitlerinin bir kısmını da tekrar görmeyi amaçlıyordum. İşlemler bittiğinde, beni Tire’ye götürecek trenin kalkmasına birbuçuk saat vardı. O halde Alsancak’ta deniz kenarında bir müddet yürüyebilir, oradan iç kısımlara geçerek cadde ve sokakları adımlaya adımlaya Kültürpark’a kadar gelebilir ve fuar alanının içinden geçerek Basmane garına vâsıl olabilirdim.

Öyle de yaptım. Gara geldiğimde, gidişat hakkında bilgilendirmek için evi aradım. Öğrendim ki, İzmir güneşin altında kavrulurken, kuş uçuşu altmış kilometre ötede kuvvetli bir yağmur ve fırtına var. Gökyüzüne baktım. Birkaç küçük bulut gördüm. Pek de göğü kaplayıp İzmir’e de yağmur getirecek gibi gözükmüyorlardı.

Gelin görün ki, eve geldiğimde Twitter’ın ‘trend’ler kısmında ‘yağmur’ ve ‘İzmir’e dair etiketler oluştuğunu farkedince, İzmir’den ayrılmamdan kısa bir süre sonra şehri suya sele boğan kuvvetli bir yağmurun geldiğine öğrenmem fazla zaman almadı. İlgili haberler içinde beni en ziyade dehşete sevkeden husus ise, açıkta kalan elektrik kablolarının suyla teması sebebiyle yolda karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir insanın elektrik çarpması sonucu öldüğünü, onu kurtarmaya çalışan bir başka kişinin de aynı akıbete uğradığını öğrenmemdi. Ayrıntılara bakınca anladım ki, olayın vuku bulduğu yer benim birkaç saat önce geçtiğim cadde ve sokaklardan birindeydi.

Böyle durumlarda insanın zihni aradaki farkı sıfırlıyor ve kendisini o anda o yere yerleştiriyor. İhtimaller aklımdan hızlıca akıp durdu. Yağmur oraya birkaç saat önce yağmış olsa, belki orada suya ayak basanlardan biri ben olacaktım! Belki ilgili haberlerde ismi geçen kişi ben olacaktım.

Yitip giden hayatın kendi hayatı olabileceğini gördüğünde, insan olayın vahametini en keskin şekilde kavrıyor.

O akşam, sonraki gün, ondan sonraki gün bu olayın ve bu ihtimalin etkisinden kurtulamadım. Tekrar ve tekrar, bu ülkede deyim yerindeyse ‘tesadüfen’ yaşadığımızı ve ‘kazara’ hayatta olduğumuzu düşündüm. Bu ülkede sudan sebeplerle ölmek hepimiz için her zaman mümkündü maalesef. 6 Şubat depreminde en acı şekilde........

© Serbestiyet


Get it on Google Play