menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Başkanın Adamlarının Kültür-Sanatla İmtihanı

5 0
21.07.2024
KÜLTÜR

Kültür, sanat, edebiyat ve dahi şiirin kiloyla tartılıp metre ile ölçüldüğü zamanlardan geçiyoruz. Eli kalem tutan kurşundan kalemlerin, politikacıların kırıp döktüklerini toparlama karşılığında ücretlendirilip ödüllendirildiğini hayretle seyrediyoruz. Söz hiç bu kadar irtifa kaybetmedi. Fikir hiç bu kadar pespayeleşmedi. Aydın namına kırıntı bile yok! Ya âlimi, uleması? Kim kaybetmiş ki bulasın!…

  • YUSUF TOSUN
  • 21 Temmuz 2024

Kimselerin Vakti Yok İnce Şeyleri Anlamaya

Rahmetli Mevlâna İdris bazen bir çocukla, bazen bir köpekle, bazen de bir ağaçla konuştuğunu söyler Şizofreni Risalesi’nde. Akabinde ilave eder;

“Sorsanıza neden? Niçin sizle konuşmuyorum?”

Sorduğumuzda şu cevabı alırız Mevlâna’dan;

“Çünkü vaktiniz yok sizin kendinizi dinlemeye bile. Bu yüzden beni dinlemiyor oluşunuza hiç şaşırmıyorum.”

Ama daha büyük bir şeye şaşırır;

“Bir cehenneme çevirmek için her şeyi deneyip başardığınız bu hayata nasıl dayanacağınıza?”

Gülten Akın ise şöyle başlar İlkyaz şiirine;

“Ah, kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya”

Evet, kimselerin vakti yok usul usul yaşamaya. Baka baka, göre göre yavaşlayıp yürümeye kimselerin zamanı yok. Tıpkı bir Afrika atasözünde ifade edildiği gibi; “O kadar hızlı gidiyoruz ki ruhlarımız arkada kalıyor”. Binbir telaş içinde geçiyor hayat. Hep koşuşturma, hep bir şeylere yetişme telaşı!… Oysa sonuçta anlaşılıyor ki hiçbir şeye yetmiyor, hiçbir şeye yetişemiyoruz:

“Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar

Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya

Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı

Bakıp kapatıyorlar

Geceye giriyor türküler ve ince şeyler”

Ne başkasını ne de kendimizi dinlemeye vaktimiz olsa da; ne kuşlarla, ne çiçeklerle, ne de kedilerle konuşsak da bir gün o kaçınılmaz soru gelir çatar. Hayretle yaşar, gayretle yola revan oluruz. Hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi değiştirmeye gücümüz yetmez o zaman:

“Durup ince şeyleri anlatmaya

Kimselerin vakti olmasa da

Okulların kadın öğretmencikleri

Tatil günlerini çoğaltsalar da

Kutsal nemiz varsa onun adına

Gözlerimiz için bağlar dokusalar da

Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide

Açmaya ilkyaz çiçekleri

Bir gün birileri öte geçelerden

Islık çalar yanıt veririz”

Ama artık vakit çok geç ne ıslık çalmaya ne de birilerini dinleyip ince ince yanıt vermeye…

Her şeyin magazinleşip maddileştiği bir dünyada somut karşılığı olmayan hiçbir şey rağbet görmüyor artık. İnce şeyler manasız… Cevabı olmayan sorular sormanın bir anlamı yok. Karşılığında oy olmayan siyasete geçit yok. Para getirmeyen dua makbul değil!… Karşılıksız iyilik yapılmıyor. Neredeyse mabetlere giriş bile ücretli!…

Ezcümle; paraya tahvil edilmeyen ince şeyler rafa kaldırılmış durumda… Sözde var olan da yeni maddi getiriler için yüz olarak kullanılıyordur muhakkak.

Varsa yoksa kazanmak?

Neyi kazanmak?

Üniversiteyi değil tabii, para kazanmak!…

İşin doğrusu metreyle ölçülmeyip, kilo ile tartılmayan hiçbir ama hiçbir şeyin kıymet-i harbiyesinin kalmadığı bir dünyada yaşıyoruz.

O nedenle kimselerin ince şeyleri dinlemeye vakti yok artık!…

Böyle bir ahvalde soyut kelime ve cümlelerle ne kadar yol alabilirsiniz ki?

Yani demem o ki kültür-sanat can çekişiyor. Edebiyat irtifa kaybediyor. Her geçen gün şiirin sesi kısıklaşıyor. Romanımız yok zaten. Her şey hikâye yani… Hikâye dediysem hafife aldığımı sanmayın. Bu işin öyküsü de var, denemesi ise bedava!…

Hal böyle olunca işin keyfi de kaçıyor. Evet, alık bir dünyada yaşamaya alıştırılıyoruz. Edebiyatın, sanatın, şiirin olmadığı bir dünyaya doğru yol alıyoruz. Sormadan edemiyor insan: “Yoksa şiirin, sanatın edebiyatın yeni kanonu bu mu?” diye.

Başkanın Adamları

Mustafa Kutlu her ne kadar hikâyelerinde klasik temalar işler, sıradan hayatları konu alır, bilinçaltında tozlanmış olaylara neşter vurur gibi yaparsa da arada bir gündeme, güncele dair gönderimlerde bulunmayı da ihmal etmez. Tekniğe, teknolojiye mesafeli olsa da yanından geçip yakınından takip etmeyi bir nevi vazife addeder kendine. Bu dünyaya ait söz söylemek her yiğidin harcı değil, içine girmek gerekir elbette. Uzaydan dünya ile ilgili gazel okumak hoş da yeryüzüne inip yasak meyve ile yüzleşmek hiç kolay olmasa gerek. İşte Mustafa Kutlu bunu başarıyor.

Nitekim Mustafa........

© Perspektif


Get it on Google Play