menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir Frankenstein öyküsü: Liberalizmin sonunu Trump getiriyor

22 1
21.07.2024

Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık Seçimleri dünya dengelerini değiştirecek gibi görünüyor. Suikast girişiminden sonra Trump’ın seçilme ihtimali iyice arttı. Beyaz yoksul çoğunluğun temsilcisi gözüyle bakılan James David Vance’ı yardımcılığına alması ise şansını pekiştirdi. Peki, Trump’ın yeniden gelişinin dünyada ne gibi etkileri olabilir? Trump’ı ortaya çıkaran koşullar nelerdir?

DÜNYA LİDERLİĞİ SOĞUK SAVAŞ SONRASININ KİBİRİYDİ

Trump, ABD iş dünyasının küreselciliğe karşı olan kesimini temsil ediyor. “Önce Amerika” sloganının anlamı bundan başka bir şey değil. Trump’ın başkanlığı döneminde stratejiden sorumlu Savunma Bakanı Yardımcılığı yapmış olan Elbridge Colby “Hukuka dayalı uluslararası düzen iddiası son zamanların yapay bir kurgusudur” diyor. Neoliberal küresel ABD liderliğini “Soğuk Savaş sonrası kibir” olarak nitelendiriyor. Uygulanabilir olmadığını vurguluyor. Kısacası Trump içe kapanma yanlısı, en azından Avrupa, Japonya ve diğer müttefikleri için bir şemsiye olmak niyetinde hiç değil.

Trump taraftarlarının bugün tamamen ele geçirmiş oldukları Cumhuriyetçi Parti temsil ettiği çıkarların bir ifadesi olarak Çin ile boy ölçüşme peşinde. Ve bunu Amerika’nın liderliği için değil sadece onun üstünlüğünü sağlamak için yapacak. Bunun dışında Trump ve ekibi için her şey ikinci planda. Örneğin “Tayvan Çin’e karşı kendini savunamıyorsa ona yardım edebiliriz” diyor Colby ve ekliyor “Tabii astarı yüzünden pahalı gelmiyorsa”… Aksi takdirde Tayvan’ı bile feda ederiz demeye getiriyor.

Açıkça ifade ettiği “Önce Amerika” mantığı Trump için tüm müttefikleriyle ilişkileri açısından geçerli. Ve bu bir açıdan NATO’nun “Bir üyeye yapılan saldırı herkese yapılmıştır” mantığının da sonu demek. Örneğin asıl düşman olarak Rusya’yı görmeyecek olan Trump yönetimin Ukrayna’yı kendi kaderine terk edeceği apaçık belli. Tabii Rusya ile sınır komşusu olan Türkiye gibi NATO üyelerinin bir dönemin kapandığını artık özellikle anlamaları gerek.

TIPKI TROÇKİST HAYALLER GİBİ

Kapanan dönem yani küreselci neoliberalizm aslında bir hayaldi ve dogmatik özellikler taşıyordu. Neoliberalizmin Amerikalı fikir babaları arasında eski Troçkist solcuların bulunması elbette bir rastlantı değildi. Tek ülkede sosyalizm yerine iradi bir dünya devrimini savunan Troçki gibi onlar da tüm dünyaya iradi demokrasi götürmek peşindeydiler. Zaten aynı mesihçi anlayışlarla tarihin sonunun geldiğini savunmakta ve bin yıllık barış ve huzur çağının açıldığı kanısını yaymaktaydılar. İşte Trump’ın adamlarının “kibir” dediği önce Cumhuriyetçi Parti’nin “Neo-con” kesiminde sonra da “Demokratlarda” ifadesini bulan bu yaklaşımdı.

Sonuçta başarısız olan ve artık yerini Trumpçılara devreden neoliberalizm aslında kapitalizmin 1960’larda girdiği ekonomik ve siyasal krizden bir çıkış arayışı idi. Üçüncü Sanayi Devrimi adı verilen ve bilgi-iletişim alanlarında yeni olanaklar doğuran teknolojik gelişmeler sonucu kapitalizm dünyaya yayılarak sıkıntılarını aşmayı denedi. Bir süre başarılı oldu. Hatta Sovyet blokunu tasfiye ederek bir zafer kazandı. Sermayenin, ürünlerin ve emeğin dolaşım hızı en üst düzeylere çıktı. Ancak kapitalizm bu kez yeni bir sorunla karşılaştı.

Neo-liberal ezbere göre piyasa kuralları ve girişim özgürlüğü toplumları demokrasiye götürecekti. Bir anlamda tüm dünya ABD’ye bağlı eyaletler haline dönüşecekti. Ulus devlete ve ulusal kimliğe gerek yoktu. Nasıl ABD kimliği için ABD anayasasına bağlılık yeterse her yerde aynen bu anlayış egemen olacaktı. Eh, anayasalar da birbirine benzeyince “Tek devlet, tek millet, tek bayrak” olması işten bile değildi. Sadece o bayrak Amerikan bayrağıydı ve üzerindeki yıldızlar artacaktı.

Pratikte ise bambaşka........

© OdaTV


Get it on Google Play