Çöküşe Rıza (4 ) – Tolga Ersoy
seçime doğru
Her ne koşulda her ne şekilde olursa olsun kaybetmeye oynayan –kaybedecek olan- her boy ve her renkten olmak üzere kendisinin muhalefet olduğunu zanneden (“muhalefet deyince bir parantez açmak gerekiyor; resmi muhalefet, devletlû muhalefet, Truva atı muhalefet, ırkçı-dinci ve faşist muhalefet, öyleymiş gibi yapan muhalefet… Dilediğince arttırılabilir bu haklı “sıfatlamalar”) muhalefetin medya aracılığıyla izlediğimiz hal-i pürmelâli bana Zizek yazınından bir anekdotu aklıma getirir, yanlış anımsamıyorsam şöyledir: Tanrı bir köylüye sorar “Bak senin de komşunun da ikişer ineği var, sana bir inek mi vereyim komşunun ineğini mi öldüreyim?” “İkincisi olsun” der köylü. Köylülük!
Türkiye’de söz ettiğimiz türden muhalefet, çöküşü meşru kılan temel unsurdur.
yüzüncü yıldan manzaralar 6
Bakmayın siz “onların” “on bin lira ile nasıl geçineceğiz” diye yakınmalarına, söylenmelerine. Kuzu kuzu ya da koyun koyun gidecekler ve kendilerinden bekleneni yapacaklar. İleri ya da asgari demokrasiye katkılarını/seçimlerini yapacaklar ve biat törenlerini -seçimi-bir kez daha gönül rahatlığıyla ve coşku içinde ifa edip cennete giden yolda bir adım daha atmanın o yüce hazzını yaşayacaklar. Tarihlerine, kişisel ve toplumsal tarihlerine baktığımızda emeklilerin/her yaştan yaşlılarımızın şu zamana dek yaptıklarının bundan sonra yapacaklarının, her ne durumda olurlarsa olsunlar yapacaklarının “teminatı” olduğunu iktidar kurumunun her daim çok iyi bildiğinin şahidi değil miyiz? Bu bağlamda “sadakaya teşnelik” halinin ve “lütuf ve şükür kültürünün” birkaç yıllık politikaların sonucu olduğunu iddia etmek bu güruha dahi haksızlık olur; o yüzlerce yıldan bu yana “oya gibi işlenen” toplumsal/topluluksal, kültürel/ideolojik bir durumdur.
Dinin boğucu gölgesi altında, iktidarla tebaa-güruh-sürü arasındaki ilişkinin sadomazoistik olduğunu tekrarlayalım.
Ve yaşanan kriz ve bu krizde varoluşunu gerici ideolojilere sığınarak anlamlandırmaya çalışan onlarca milyon keriz… ve sürdürülebilir kriz!
bir ara not ya da k(e)riz
Birçok anlamı var kelimenin, argo dünyasına dalınca bazı sözcükler, boğulmadan çıkmaları kimi zamanlarda zor olabiliyor ama “bu” onlardan değil. Farsça “kâhriz” den geliyor anlamı çirkef… Pislik ve çirkef lağımı… Çirkef sözcüğü ise ayrı bir derya: pis ve bulanık su:
sıfat hali çirkefin: iğrenç ve bulaşkan (kimse veya şey); keriz ve bir diğer sıfat hali: içinden çıkılamaz derecede kirli ve kötü (iş, durum).
Sözlüklerde kerizin diğer anlamlarına bakalım; aslında yukarıdaki küme ile oldukça tamamlayıcı argodaki yeri… Tabii burada birazcık toplum/toplumsal/topluluksal anlamda metaforik takıldığımızda göz ardı edilmesin. Evet; argoda keriz: kumar, sazlı sözlü eğlence, kolayca kandırılabilen oyuncu… Ek olarak “kerize etmek” gibi bir deyim eklemişler, “hileli oyun oynamak, cıvalı zar kullanmak, işaretli kâğıtla oynamak” anlamına geliyor…
Kaybetmeye yazgılı olduğunu sanmak ve kaybetmeye gönüllü olmak…
Mademki az da olsa metaforik takılıyorum ara notumuzu zizekvari bir Temel fıkrası ile bitirelim, “duruma” uygun olduğunu düşündüğüm.
Temel’e sormuşlar: “Güzel mi olmak istersin aptal mı?” “Güzellik geçicidir” demiş…
kutsallığın inşası üzerine birkaç satır 2
Din ile oluşturulan kutsallaştırma/putlaştırma hali liderliğin, krallığın oluşumu ve devamı/sürdürülebilirliği için zorunludur. Bu, toplumsal evrimde farklılaşmanın da önemli bir aşamasını oluşturacaktır. Bundan sonra liderlik için önemli olan, bu kutsallığın korunması için gerekli ve zorunlu adımların atılması, önlemlerin alınmasıdır. Bilgi ile sihirsel düşünceden dinsel düşünce aşamasına geçen topluluk ya da toplumlarda bu önlemler tümüyle dinsel argümanlarla desteklenir olma özelliğini de taşıyacaktır. Bu desteğin ulaştığı en üst nokta ise liderliğin din/tanrı adına olduğudur ki, bu........
© Nokta Haber Yorum
visit website