Aşk uğruna ölmek mi? – A.Semih İşevi
Ölüm üzerine düşünmeyi ve yazmayı seviyorum. Yine mi ölüm hakkında yazdın diye, yakın arkadaşlarımdan geri dönüşler oluyor. Bazılarının gerçekten çok rahatsız olduğunun da farkındayım. Öleceğini bilen ve ölmeyecekmiş gibi davranan tek canlı türüyüz. Ama ara ara ölümü düşünmek faydalı bence. Çünkü yaşamın ve anların daha çok farkına varıyor ve hakkını veriyorsun. Ölmek bir şey değil, yaşamamak, yaşayamamak sıkıntı.
Baktım yarın sevgililer günü, o zaman -uzun bir aradan sonra- yeni yılın ilk yazısı aşk üzerine olsun. Bu kadar güzel bir konunun girişini de ölümle yapmışsın serzenişlerini de duyar gibiyim. Aşk olsun size…
Aşk uğruna ölenlerin hikayeleri, birçok kültürde, edebiyatta ve tarihte sıkça karşımıza çıkıyor. Batının Romeo ve Juliet’inin, doğunun Leyla’ya duyduğu aşk uğruna, Arabistan çöllerinde deliye dönen Mecnun’u anmadan geçmek olur mu? Ya da Orta Çağ’ın ünlü aşk hikayelerinden biri olan Tristan ve İsolde’yi. Sen kalk İngiltere kralının yeğeni ol ve amcanın evleneceği müstakbel eşi Isolde’yi getirmek için görevliyken gidip ona aşık ol. Ne diyelim, aşk karşı konulmaz bir duygu. Don Kişot’un şövalye romanlarından etkilenip de bir gün evinden çıkmasıyla, Dulcinea’sına kavuşmaya özlem duyduğu aşkın emeği boşuna mıydı?
Konu başlığı çetrefilli. Adına aşk ve kıskançlık denilip sapkınca kadın cinayetlerine kadar uzanabilecek insanlık........
© Nokta Haber Yorum
visit website