menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bosna, Mahfuz Ülkem

6 5
yesterday

“Ben babaannemi; göç yolunda, vagonlarını babalarından, annelerinden durmadan bir şeyler isteyen çocukları, bazıları durmaksızın ağlayan bebekleriyle bakışlarında endişe okunan göçmenlerin, tekerleklerinin takırtılarıyla ve ağır kütlesiyle her şeyi bastıran bir gerçeklik olarak yol alan trende, pencerenin yanında, bir eli dizine yatmış torununun başında, dudakları kıpır kıpır dua ederken görmüş gibi sık sık o haliyle gözümün önüne getiririm. Hem de pencereden, geriye doğru kayıp gidiyormuş gibi görünen köylere, kasabalara, bahçelere bakarken, her geçen saatle daha da uzağına düştüğü memleketindeki hayat defterinin artık kapandığını derinden hissetmenin kederi yüzüne yansımış olarak.

Memleketiyle, eviyle arasına gitgide büyüyen uzun mesafeler girerken babaannem bunun, artık geri dönüş ihtimali olmayan kesin bir kopuş olduğunu biliyor ve kederini oğluna, gelinine hissettirmek istemiyordu herhalde.

O fakir aileyi, onları göç etmek için bindikleri trende; Yeni Pazar kasabasında, mekan-zaman bütünselliği içinde geçirdikleri zamanı birdenbire geçmiş zamana dönüştürürken, gelecek zamana da belirsizliklerin koyu gölgsini düşüren baskın bir şimdiki zamanı, zor zamanı yaşamanın neden olduğu şaşkın ve ürkek halleriyle hayal etmeyi bırakmadım hala.

Savaşın patladığı memleketinden kaçarcasına yollara düşüp, sonunda onları Türkiye’ye getirecek olan bu trene kendilerini attıklarında yanlarında neredeyse hiçbir........

© Muhalif