menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye’nin NATO açmazı

7 0
23.07.2024

Kuzey Atlantik İttifakı Antlaşması Teşkilatı (NATO) müttefikleri, İttifak’ın 75 Yılı vesilesiyle Washington’da toplandılar. Her yıl olduğu gibi bu yıl da toplantı sonuçlarını bir Bildiri (Declaration) ile dosta-düşmana duyurdular. “Bildirmek-Deklare etmek” tabir olarak da emredicilik, uyarı içerir. Meslek yaşamının hemen tümüne yakın bölümünü stratejik-askeri ve NATO bağlantılı konularda geçirmiş bir kişi olarak Washington Bildirisi’nin daha önceki örneklerden çok daha kesin ve keskin bir uyarı hatta neredeyse “tehdit” niteliğinde olduğu izlenimini aldım.

NATO BİR SAVUNMA ÖRGÜTÜDÜR!

NATO bir savunma örgütüdür! Bu tanımlama 75 yıldır, ne zaman NATO söz konusu olsa hemen tekrarlanan ilk klişedir.

NATO kurulduğu tarihte (4 Nisan 1949) bir savunma örgütü olarak tasarlanmıştı. Kurucu 12 ülkenin savunma gereksinimi de II. Dünya Savaşından sonra Sovyetler Birliği’nin (Komünizmin) özellikle Doğu Avrupa ülkelerini yutma girişimidir. Türkiye’nin NATO’ya katılma nedeni de 1925 tarihli Türkiye- Sovyetler Birliği Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması’nın Mart 1945’te Sovyetler Birliği (SSCB) tarafından feshedilmesi ve SSCB’nin, Türk Boğazları ile Kars ve Ardahan’a yönelik taleplerinin yarattığı, bugün bile tümüyle ortadan kalkıp kalkmadığı tartışma konusu olan, benzer bir tehdit algılamasıdır. Sovyetler Birliği ve onun komünist bloğa kattığı Doğu Avrupa ülkelerinin üyesi oldukları Varşova Paktı, 14 Mayıs 1955 tarihinde kurulmuştur.

İKİ KUTUPLU DÜNYANIN YIKILIŞI VE KALICI BARIŞ UMUDU

İki paktın varlığının yarattığı “iki kutuplu dünya”, 1990 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması ve önce Varşova Paktı’nın sonra da Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadar sürmüştür. Ve dünya uzun yıllar sonra ilk kez, bir barış dönemine girme fırsatını yakalamıştır. Bu barışın öncelikli ve en önemli koşulu, Rusya Federasyonu’nun, “hasım” olmakta çıkarılıp, uluslararası toplumla birleştirilmesi idi. Nitekim 1990’dan sonra bu yönde önemli adımlara atılmış, örneğin NATO’nun Rusya ile “Barış için Ortaklık-Partnership for Peace” girişimi bu amaçla başlatılmış ve yaklaşık 15 yıl bu yönde adımlar atılmaya devam edilmiştir. NATO’nun bu doğru ve barışçıl stratejisi ABD’de özellikle “Neo-Con-Yeni Muhafazakarlar’ın işbaşına gelmesiyle değişmiştir. ABD’nin bu strateji değişikliği belli başlı birkaç nedene dayanır.

ABD’NİN YENİ STRATEJİSİ

Bütün imparatorluklar gibi “Amerikan İmparatorluğu” da gerileme ve çöküş dönemine girmiştir. Ancak, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bir süre tek “Süper Güç” olarak kalan ABD, bu durumunu sonsuza dek sürdürme hayalinin peşine düşmüştür.

Öte yandan arada geçen sürede Rusya toparlanmış, Çin ABD’nin büyük desteği ile -ABD neredeyse bütün fabrikalarını, Çin’in ucuz işgücünü sömürebilmek için Çin’e taşımıştır- çok etkili bir ekonomik hatta son yıllarda askeri güç olarak ortaya çıkmış; ayrıca Hindistan, Brezilya, Güney Afrika gibi ülkelerin oluşturduğu guruplaşmalar, ABD ekonomik hegemonyasına meydan okumaya, silah endüstrisi başta olmak üzere ABD vahşi kapitalizmi dünyayı sömürmekte zorlanmaya başlamıştır.

ABD, bu gelişmelerin etkisi altında, öncelikle Rusya’ya, daha sonra da Çin’e karşı........

© Muhalif


Get it on Google Play