BATI’NIN DEVŞİRME PROJESİ
BATI’NIN DEVŞİRME PROJESİ
Bu projenin temel gayesi, Türk ruhunu, Garp’tan alınması gereken ilim ve tekniğe uygun bir entegrasyona değil, doğrudan doğruya “körükörüne Batıya itiliş ve kökümüzü kurutuş macerasının Türk ruhuna sindirilmek istenen maymunvâri taklit ruhiyatına” teslim etmektir. Bu, fikirsizliğin ve ahlaki iflasın zirvesi olan bir taklitçilik halidir. Devşirme Projesi’nin gizli mutfağında, Türk’ün öz varlığına kasteden zümre bellidir: yahudi, dönme, mason, kozmopolit ve emperyalizma ajanları. Bu figüranlar, sahneye “hürriyet, müsavat, adalet kancalariyle” çıkıp, sahte inkılâpçılar maskesi altında hareket ederek, ruhaniyetin ve şahsiyetin temelini dinamitlemişlerdir.
Türk topluluğunun düşürüldüğü en büyük maraz, Devşirme Projesi’nin beslediği ucuzculuk hastalığıdır. Ucuzculuk, sadece ekonomik değil, aynı zamanda ruhî ve fikrî bir sefalettir; “bir şeye ait kıymetsiz hâlin ve posasının simsarı demek” olup, ne pahasına olursa olsun asîli soysuzlaştırma eylemidir.
Bu durum, kronik bir fikir kıtlığından ileri gelmektedir. Türk-İslam dünyası, Kanuni’den sonra “sâf ve büyük tefekkür adamları” yetiştirememenin bedelini ödemiştir. Batı’nın maddeye hâkim bir nizam ve usûl kafasıyla fışkırdığı müsbet bilgiler manzumesi karşısında, tefekkürdeki bu kronik eksiklik, Batı’dan gelen her şeyi ruhsuz bir kopya halinde almayı zorunlu kılmıştır. Tanzimat dönemi, bu fikirsizlikten doğan, “sığ ve basit politika kuklalarının” hüküm sürdüğü bir hengâmedir. Mustafa Reşit Paşalar, Âli Paşalar ve Fuad Paşalar, Batı’yı ancak radyodan duyduğu sesleri taklit eden bir Eskimo çapında anlamaya çalışan maymunlardan başka bir şey değildir.
Bu fikirsizlik felaketi, Devşirme Projesi’nin en verimli tarlasıdır. Fikir yoksunluğu, çaresizliğin en yüksek sesidir: “Fikirsiz efendiler, fikirsiziz! Ne yola, ne madene, ne buğdaya, ne silâha muhtacız! İhtiyacımız sade fikre. Ondan da mahrumuz!”. Türk’ün ruhu ve kolları bağlı, bugüne kadar gelmiştir.
BATI SÖMÜRGECİLİĞİNİN İÇ AJANLARI VE MASONİK GİRİŞİMLER
Tanzimat hareketinin iflasının zirvesi, Jön Türkler ve İttihatçılar kadrosudur. Bu “yarım veya çeyrek aydınlar” zümresi, boyunlarına bir “nazar boncuğu” gibi, içi boş, kof tabirler olan “hürriyet, adalet, terakkî, teali” kelimelerini asmış, fikri derinlikten yoksun posa gevişçilerdir. Bu toplulukta nefs muhasebesi hassası bulunmadığı için, Batı’dan destek aramak suretiyle vatanı hedef tutan sahte inkılâpçılığın temeli atılmıştır.
İttihat ve Terakki’nin çekirdeği, Masonluk ve Yahudi çevreleriyle iç içe bir hıyanet ağının ürünüdür. Galata Bankerleri, kozmopolit ve Yahudi kurmaylar olarak, Şehzadeleri lüks ve sefahat telkinleriyle borca batırarak devleti içten hacr altına alma planını yürütmüşlerdir. Onların planı, tahta çıkan herhangi bir şehzadenin, “sevgili bankerlerinin fedakârlıklarına (!) cevap vermek imkânına kavuşsa,” diğer borç risklerini karşılamaya yeterli olacağı üzerine kuruluydu. Selanik’teki İtalyan locasının Yahudi temsilcisi Carasso, İttihat ve Terakki’nin liderlerini kritik meselelerde ikna etmeye çalışmıştır. Bu........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein