Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (193)
“Biz artık Garplıyız!” Yâni “Frenk!” Binâenaleyh her şeyde Müslümanlık ve Türklükle zıdlaşacak ve hafta sonu tâtilimizde dahi onlara uyacağız… Böylece Müslümanların Cumâ tâtilini kaldıracak, Hıristiyanların Pazar ve Yahûdilerin Cumartesi tâtilini benimsiyeceğiz… Biz İhtilâlciyiz… Biz halka uymayız… Bilakis, biz ne yapsak, bu koyun sürüsü, bize uyar…
***
“Şüphe mi ediyorsunuz? […] [Târihimiz boyunca] vücûdlarımız Şark’ta ise, fikirlerimiz Garb’e doğru müteveccih kalmıştır.
“Memleketimizi asrîleştirmek istiyoruz. Bütün mesâîmiz, Türkiye’de asrî, binâenaleyh garbî bir hük̃ûmet vücûde getirmektir. Medeniyete girmek arzû edip de, Garb’e teveccüh etmemiş millet hangisidir?” (Mustafa Kemâl’in 29 Ekim 1923’te Fransız muharriri Maurice Pernot’ya mülâkatından; Tanîn, 11 Şubat 1924; Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yl., 2006, III/90-91)
“…İnkılâba kavuştuğumuz gün, […] hayatımızdan örtüleri kaldırdık, şeklimizi garabetten kurtardık, insanlığımızın samimî ve öz güzelliğini, benliğini duyduk. Ruhumuz hastalıktan, zevkimiz, zekâmız seciyesizlikten kurtuldu. Dünyanın medenî insanları arasına zevkle, zekâ ile, mana ve benlikle karışmamız, hayatımızı değiştirdi, varlığımızı tanıttı.” (10. senede Kemalizmin resmî propaganda kitabı: Mediha Muzaffer, İnkılâbın Ruhu, İstanbul: Maarif Vekâleti Neşr., 1933, ss. 61-62, resim, s. 63)
***
Frenk şapkası giymek, hattâ insan olmanın elzem şartı!
-Têlîfi olan Tarih IV’teki (1934: 234) kendi tâbiriyle- “Büyük Rehber”, Frenk kıyâfetine bürünmenin “adam olmanın” elzem şartı olduğunu ise, 30 Ağustos 1925’te, Kastamonu CHP Binâsında îrâd ettiği ve yine “Zeus” edâsıyle Millete emirler yağdırdığı nutkunda beyân etmişti:
“Devlet mêmurları, bütün milletin kıyâfetlerini tashîh edecektir. Fen, sıhhat nokta-i nazarından amelî olmak îtibâriyle, her nokta-i nazardan tecrübe edilmiş medenî kıyâfet iktisâ ed(il)ecekdir. Bunda tereddüde mahal̃ yoktur. Asırlarca devâm eden gafletin acı derslerini tekrârlamağa tâkat̃ yoktur. Bir adam olduğumuzu, medenî insan olduğumuzu isbât ve izhâr için îcâb edeni yapmakta taannüd, adamlıkla kâbil-i têlîf değildir.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yl., 2006, II/220-222; Hâkimiyet-i Milliye, 1 Eyl̃ûl̃ 1925)
Cumhuriyet Halk Fırkası'nın Ankara’daki 2. Kongresi’nde, 15 ilâ 20 Ekim 1927’de îrâd ettiği Nutk’unda da aynı iddiâsını tekrâr ediyor ve (halkın Devlet tedhîşiyle sindirilmesini sağlıyan) “Takrîr-i Sük̃ûn” Kânûnunun Şapka İnk̆ilâbının gerçekleştirilmesinde “sühûletbahş” (kolaylaştırıcı) bir têsîri olduğu vâkıasına dikkat çekiyordu. Mustafa Kemâl’in bu vesîleyle “sühûletbahş” tâbirini kullanması, Şapka İnk̆ilâbının çok daha fazla kan dökerek tahakkuk ettirileceğini hesâbladıklarına ve bu ihtimâli de göze aldıklarına bir işâret olsa gerekdir…
“Efendiler, milletimizin başından, cehil, gaflet ve taassubun........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel