menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

1. Çalışma Toplantısı: Eğitimin Millîliği ve Maarif Düşüncesi 

9 1
09.09.2024

Eğitimin Millîliği ve Maarif Düşüncesi

Tema: Eğitimde Yerlilik ve Millîlik

Tevhid/Din, Kültür Havzası, Medeniyet Havzası/Vatan/Küresel Türkiye, Felsefe, Türkçe, İlim/bilim, Meslekî Eğitim, Üniversiteler

  • ÇALIŞMA TOPLANTISI
  • BİLDİRİ ÖZETLERİ

  • Prof. Dr. Celal Türer: Milli Bir Eğitimin Felsefesi, Yerel ve Modern Boyutu
  • Mustafa Özcan: Ferde iade-i itibar ya da memnu haklarının iadesi
  • Prof. Dr. Celal TÜRER: Milli Bir Eğitimin Felsefesi-Yerel ve Modern Boyutu

    Türk eğitim sisteminin asli sorununu “devamlılık gösteren felsefi bir temelden” yoksunluk yani “felsefesizlik” olarak nitelemek mümkündür. Felsefesizlik ya da felsefesi olmama durumu öncelikle “eğitime derinlik, tutarlılık ve gerekçe sağlayacak kavramsal bir yapının gerekliliğine” inanılmadığı daha sonra “insana ilişkin nihai bir ereğin/hedefin olmaması” anlamında okunabilir. Zira bir eğitim sisteminin temelindeki felsefe, hem eğitim sisteminin kuramsal açıdan bir temele oturtulması hem de insana yönelik bakış açısının belirlenmesi ve nihayetinde bir kültürün medeniyet düzeyine yükselebilmesi açısından gereken bir unsur olmak durumundadır. Bu açıdan felsefe, eğitimin “gören gözü”, “idrak eden aklı” gibidir; açıkçası felsefe gözüyle sorunlar görülür, bu gözle algılanır ve çözüm yolları aranır. Buna ilaveten felsefenin eğitim faaliyetine bir temel ve gerekçe sağlaması, yani hedef ve ufuk kazandırması bir yeterlilik durumuna işaret eder. Çünkü eğitinde yeterlilik, eğitimin kendini anlama, düşünme ve geliştirme kapasitesine işaret eder. Hâsılı bir medeniyetin varlığından söz edebilmek için ön planda kültür, sanat, edebiyat, ahlak, hukuk ve eğitim gibi tüm ögelere gereksinim varken arka planda “tüm bunların bilinci” demek olan felsefeye yani bütüncül bakışa ihtiyaç vardır. “Bu çerçevede bütüncül bakış” olarak felsefe hem kültürel bir anlamlar sisteminin oluşumuna hem de bu anlamlı bir dokunun bütünlüğünün sağlanmasının tezgâhı konumundadır.

    Cumhuriyetin 100 yıllık sürecinde Milli bir Eğitim Felsefesi oluşturamadığımız açıktır. Bu noktada karşımıza çıkan ilk husus ‘Milli bir Eğitim Felsefesi’nin ne olduğu sorusudur. Söz konusu soruya cevap verebilmek için de “Milli Bir Eğitim” ve “felsefe” kavramları hakkında bir kavrayışa sahip olmak ve söz konusu kavramlar arasındaki ilişkiyi anlamak icap eder. Bu anlamlandırma çabasının daha başlangıcında bir zorlukla karşılaşacağımız aşikardır. Zira araştırdığımız bu kavramların oldukça soyut, genel ve karmaşık olduğunu ve bu yönüyle de aralarında nasıl bir anlam ittifakının kurulacağı sorununu hemen fark edebiliriz. Bu zorluğa rağmen anlam ittifakının ya ‘Milli bir Eğitim’ kavramının içerimi ya da felsefenin yapılışı dolayımıyla ele alınabileceğini söleyebiliriz. Söz konusu iki yaklaşımın da oluşturmak istedikleri perspektif bakımından pek çok tartışma barındırdığını da fark etmek gerekir. Sözgelimi Milli bir Eğitim kavramının içeriğinin doğrudan bir kabule, diğer taraftan felsefenin yapılma tarzının ise düşünsel çabalara dayandığını anlayabiliriz. Dolayısıyla Milli bir Eğitim Felsefesi kavramındaki belirsizliğin bir taraftan içerik diğer taraftan yapılış arasında düğümlendiğini hemen söyleyebiliriz. Daha açık bir ifadeyle sorun ‘Milli bir Eğitim’ kavramının soyut bir içeriğe işaret ederken felsefenin belli bir zaman ve mekandaki mevcut bir problem üzerine yönelmesi ve dolayısıyla içerikle yapılışın nasıl örtüştüğünü anlamak zorunda olduğumuzdur. Bu yönüyle ‘Milli bir Eğitim’ terimi, zaman ve mekân içinde kabul edilen bir örtüşme ya da aidiyet ilişkisini barındıracaktır. Söz konusu örtüşme ve aidiyet karşısında kimi yaklaşımlar çözümü daha sağlam olduğuna inandığı Milli bir Eğitim kavramına indirgemekle bulurken, kimileri ise belirsizliğin üzerine giderek evrensel bir çözümden ziyade karşılaşılan durumun biricikliğini gösteren tarihsel ve kültürel bir tavır takınabilir. Her iki tavrın da Milli bir Eğitim kavramı içerisine dâhil olduğunu fark ettiğimizde düşüncenin işlevinin nesnesini tamamen kavramaya ya da özümsemeye değil; tabir-i caizse ufuk açmaya ya da bir kavrayışa yöneldiğini söyleyebiliriz. Bu yönüyle ele alındığında ‘Milli bir Eğitim’ bir bakış ve onunla birlikte gelişen birikimi dikkate alarak yeni problemler karşısında yeni anlam ufukları inşa etme ve böylece bir birikim oluşturma anlamına geldiğini kabul edebiliriz.

    Milli bir Eğitim kavramı her ne kadar yeni bir oluşum gibi görünse de kendi içerisinde bir sağlamlık ve tutarlılık barındıran birikimi de ihtiva ederek insan ve gelenek arasında simetrik bir ilişki oluşturan; açıkçası öncesinden tamamen kopmadan ya da tamamen ona bağlı kalmadan yeni düşünme tipleri ya da yeni bilgiler üretmeye yönelen bir arayışa gönderme yapar. Nitekim bir düşünceyi, “Milli” kılan asıl unsurun beşerî çabalar olduğunu; açıkçası Milli Bir Eğitim felsefesinin “Milli” kavramından değil, düşünsel arayışlardan, yani karşılaşılan sorunlardan hareket eden ve onun üzerine şekillenen bir içerik olduğunu fark edebiliriz. Zira Milli bir Eğitim felsefesi pratik amaç ve hedeflerden yoksun, tarihsel, toplumsal ve kültürel hayatın olay ve eğilimlerinden etkilenmeyen kültür-üstü, aşkın bir eylem olarak değil; kültürün, tezahür eden yaşamın bir parçası olarak karşımıza çıkmalıdır. Bu noktadan hareketle “Milli” sıfatının hiçbir zaman “gerçekten Milli Eğitim ya da Türk Eğitim Felsefesi budur” anlamında düşünce süreçleri, bilgiler ya da yargılar üretemeyeceğini; hatta Milli ya da Türk kavramının net bir temsilini bile oluşturamayacağını unutmamak gerekir. Bu yüzden bakışımızı anlamlı tarzda tanımlanmasının mümkün olmadığı birliğe ya da kolektif ad olan Milli/Türk kavramına değil ‘düşünce’ye, yani tezahür edene çevirmemiz gerekir. Zira ‘felsefe’ kavramı, herhangi bir belli felsefeyi yineleyen, onu durmadan dinlenmeden aynı çözüm önerilerini sunan olarak değil karşılaştığımız sorunlara cevaplar arayan, eleştirel perspektifle her meseleyi inceleyen, sorular soran, çözümler arayan bir çabayı........

    © Maarifin Sesi


    Get it on Google Play