Gül’ün uyarısı ıskalanmamalı
Böyle zamanlarda içerden bir uyarı beklenir. “İyi gitmiyoruz” uyarısı. Siyasetin olağan cedelleşme ikliminin dışında kalabilen “Âkil adam”lar olması ve onların, “Gidişat”ı görüp, akl-ı selim çağrısı yapması beklenir.
Bunu gücünün zirvesindeki bir lidere karşı yapmak kolay değildir. Mustafa Kemal öyle bir liderdi. Menderes bir dönem o niteliğe büründü. Bir ara eşini İstanbul İl Başkanı yapmak istediği ve büyük tepki aldığı günlerde Özal’ı uyarmak bile zorlaştı. Ve tabii Tayyip Erdoğan şu anda, hem başından beri “Reis” niteliği sebebiyle, hem Parti’ye mutlak hakimiyetle hem de sistemin sağladığı imkânlarla gücünün doruğunda bir lider.
İlk dönemin “Eşitler arasında birincilik” rolü, bütün “Eşitler”in devre dışı kalması sebebiyle Tayyip Erdoğan’ın otoritesi kendini iradi olarak sınırlaması dışında sınır tanımaz durumda.
Bu durum, bir uyaran beklentisini umutsuz vak’a haline getirse de gene de çaresizlik o umudu seslendirmeye mecbur bırakıyor.
Çünkü ülkede iktidar dahil herkesin kaybettiği bir “iklim” algısı karabasan gibi ortalığı sarıyor. Şu cümleleri kimi yazarları “İmamoğlu operasyonu” üzerinde şehvetle tepinen iktidara yakın gazetenin yazarından aldım:
“…dünyada her şey ülkemizin lehine gelişirken, İslamofobi ve Erdoğan düşmanlığı zayıflamış, ülke itibarı hak ettiği yere gelmeye başlamışken, bölgede Türkiye tezleri kabul görürken, makro ekonomik göstergeler ve CDS’ler olumlu gelişirken, dolar ve enflasyon kontrol altına alınmışken bir anda her şey sarsılmaya başladı… Tüm bunların Türkiye’nin yurt dışındaki algılanmasına ve iktidarın yurt içindeki itibarına etkileri konusunda ölçümlemenin bulunmaması iletişim yönetimine gölge düşürmektedir.” (Ali Saydam, Yeni Şafak, 22 Mart 2025)
Bu yazar bile........
© Karar
