Minimalizm (Sadecilik)
Kaynağı karanlık hızlı zenginleşmenin görgüsüzlükle çarpışması sonucu ortalığa saçılan şımarık ve lümpen hayatlardan hareketle, bu haftaki yazımı minimalizm, yani sadecilik üzerine kaleme alıyorum.
Az’ın çok’luğuna ve gücüne işaret eden minimalizm, kökeni 1960’lara uzanan bir akımdır. Sanat, müzik ve mimaride olduğu gibi, yaşamda da sadeliği ve nesnelliği ön plana alan bir hayat görüşüdür. Daha küçük alanlarda, daha az eşyayla ve daha az tüketerek, sahip olduklarımızı daha etkili bir şekilde kullanmak, ihtiyaçlarımızdan fazlasına yer ve zaman ayırmamak dışında, odaklanmayı zorlaştıran, kişiyi yolundan alıkoyma potansiyeli taşıyan pek çok şeyi yaşamdan çıkartmayı hedefler.
Az tüketim, çok huzur olarak özetlenebilecek, yaşam boyu karmaşaya sebep olabilecek her şeyden uzaklaşma, gerçekten ihtiyaç duyulanla yetinebilme olarak tanımlanabilir.
Bu yaklaşım, yaşam biçiminize uygun olarak, yaşamın her alanındaki yüklerden kurtulmayı, bizleri çevreleyen tüketici kültüründen uzaklaşmayı ve sade bir yaşam sürdürmeyi içerir.
Hegel’e göre sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışı olup, sağlığımızın, ilişkilerimizin ve beklentilerimizin tüketim çılgınlığı içinde kaybolması ve geri plana itilmesine karşı geliştirilen bir yaklaşımdır.
Minimalizm, yaşamdaki önemsiz eşya, duygu ve alışkanlıklardan........
© HalkTV
visit website