menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeni döneme dair ilk teyit Dedetaş'tan geldi: İstanbul'u yönetmeye hazırım

90 0
08.08.2024

İki evin farkı

Dün gece Paris’te “İstanbul House” daveti vardı. Ama dün gece Paris’teki “Kenya House”ta da davet vardı. Olimpiyat sırasında ülkelerin diplomatik ve sportif ilişkileri sürdürmesi için bu geçici evler kuruluyor. Yüzlerce dolara girilen ABD ve Kenya’nın evleri oyunlar başladığından beri herkese açık. İstanbul Evi ise tasarruf tedbirlerinden dolayı sadece iki günlük bir etkinlik.

Fark sadece bu değil. Kenya Evi’yle kıyaslarsam: bu salonun açılışını Kenya büyükelçisi yaptı, devlet Fransa ve Kenya arasındaki ilişkileri kuvvetlendirmek için bu etkinliği sahiplendi. Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcileri nerede? Neden maçlarda yoklar? Neden İstanbul’un tanıtımının yapıldığı bir organizasyonda yer almıyorlar?

İstanbul Evi’nin amacı Türkiye ve Fransa arasındaki diplomatik bağı kuvvetlendirmek değil, İstanbul’un 2036’da Hint ve Katar parasına rağmen iyi bir aday olabileceğini işlemek. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin seçimini ne zaman yapacağı belli olmuyor artık, Paris ve Los Angeles’ı aynı anda seçtiler. Normal şartlarda da 2029’da 2036’yı kimin alacağı belli olur. Ama daha erken de karar verebilirler. O yüzden İstanbul her fırsatı kollamak, her an hazır olmak zorunda.

2036’da kim ülkeyi yönetir kestirmek zor, belki de bugün adı geçen isimlerin hiçbiri ortalarda olmayacak. Ama Türkiye Cumhuriyeti olacak ve devletin sonraki kuşaklara borcu olarak bu gibi organizasyonları sahiplenmesi, öncülüğünü yapması gerekiyordu.

Sporcular nerede hanutçular Paris’te

Dün Kenya House’ta milli koşucu Ferdinand Omanyala vardı, onun salona girişi için özel bir tören düzenlenmişti. İstanbul Evi’ndeyse Olimpiyat oyunlarında yarışan tek bir sporcuyu görmek mümkün değildi. Onun yerine kapıda cansız mankenler üzerinde atletlerin giydiği tartışmalı formalar gelenleri karşılıyordu.

Yarışması biten sporcuların bazıları evlerine döndü, kalanlarsa oyunlar için hazırlanıyor ve böylesi bir davete katılmak rutinlerini bozabilir. Bunu anlıyorum, ama en azından Yusuf Dikeç gibi artık uluslararası şöhret olmuş bir isim getirilemez miydi? Burada kalması sağlanamaz mıydı? Birkaç günlük otel, uçak parası böylesi bir organizasyon için ne ki? Gerekirse sponsorlardan bile bulunabilir.

Ancak sponsorlar da iletişim bütçelerini harıl harıl hanut gazetecilere harcıyor. Olimpiyat Açılışı yetmedi, dün ve bugün de yeni hanut kadroları geliyor Paris’e.

Bu arada, Olimpiyat Oyunları’nda yarışan sporcularımız kendi arkadaşlarını canlı izlemek için bilet almak zorunda. Bu gençler sadece kulüplerinin ve federasyonun onlara bağladığı cüzi maaşlarla geçiniyor. Paris’te biletler çok pahalı; Olimpiyat’ta yarışan sporcuların indirimi var ama 300 Euro’luk bileti 30 Euro’ya alsalar bile Türk Lirası kazanan biri için makul denemez.

Keşke sponsor firmalar gazetecileri ağırlamak yerine sporculara destek olsalar. Voleybolcuların maçında gazetecilere verilecek o biletler Türk atletlere tahsis edilse. Herhalde markaya da ülkeye de katkıları daha fazla olur. Ama ben mi düşüneceğim bunları, havalarından geçilmeyen kurumsal iletişimciler ve büyük faturalarla şirketleri tokatlayan PR’cılar benden daha çok kazanıyor.

Seçim senaryoları üzerinde çalışılmış

Devlet Paris’te yok ama Ekrem İmamoğlu var. İstanbul Belediye Başkanı her gittiği yerde ‘de facto’ devlet başkanı olarak karşılanıyor. Ona lider muamelesi yapmayan kimse yok gibi. Salona da Paris Belediye Başkan Yardımcısı’yla geldi.

İstanbul Evi’nde İstanbul’dan bazı ilçe belediye başkanları da vardı. Etkinliğin nasıl yapıldığını görmeleri için getirilmelerini anlıyorum ama 2036’da Şişli’deki mevcut başkanın hala siyasette olacağını sanmıyorum. Dahası, bu gibi gezilere davet edilmeden önce belediye başkanlarının belli sınavları geçmeleri gerekiyor sanki. Şişli’deki çöp sorununu daha önce yazmıştım.

Üsküdar’ı yöneten Sinem Dedetaş da ordaydı ve İmamoğlu’nun neredeyse hep yanındaydı. Herkes gibi ben de onu merak ediyordum ve girişte karşılaştığımızda ayak üstü sohbet ettik. Dedetaş büyük şehirlerde okumuş çoğumuzun aşina olduğu bir karakter. Lisede ön-orta sıralarda oturan, adları genellikle Zeynep” olan sınıf........

© Habertürk


Get it on Google Play