menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Roma'da mucize

32 0
31.07.2024

Geçtiğimiz haftalarda gösterime giren ve seyircilerden çok fazla ilgi görmeyen ‘Şafak Sökerken’ (Finalmente l’alba), gözlerden kaçıp gitmemesi gereken filmlerden. Dikkat çekici bir hikâyeye sahip ‘Aç Kalpler’ (Hungry Hearts – 2014) ile tanıdığımız İtalyan sinemacı Saverio Costanza’nın yazıp yönettiği film, 1953 yılında Roma’da geçiyor.

Hikâyesi ve ele aldığı döneme yaklaşımıyla öne çıkan bir film ‘Şafak Sökerken’… Detaylara, sürpriz gelişmelere girmeyecek olsam da hikâye akışından söz etmeden filmin derinine inmem zor. O yüzden, hikâye örgüsü konusunda hassas okurların yazıyı filmi seyrettikten sonra okumaları belki daha iyi olabilir. Karar sizin…

‘Şafak Sökerken’in ilk sahnesi ‘film içindeki film’le açılıyor. İtalya’da II. Dünya Savaşı’nın son günlerinde geçen siyah beyaz bir filmin duygusal finalini seyrediyoruz. Yeni Gerçekçilik akımından esinlenen, Amerikalı yıldızlara da yer veren film sona erip ışıklar yandığında Roma’da bir sinema salonunda, öğle matinesinde olduğumuzu anlıyoruz. Seyirciler arasında yer alan bir adam, sinemaya annesi Elvira (Carmen Pommella) ve kız kardeşi Mimosa ile gelen alımlı Iris’e (Sofia Panizzi), ertesi sabah film stüdyolarının bulunduğu Cinecitta’da yapılacak oyuncu seçmelerine katılması gerektiğini söylüyor ısrarla.

İlerleyen bölümlerde hikâyenin ana karakteri olduğunu öğreneceğimiz Mimosa (Rebecca Antonaci), filmin ilk sahnelerinde teklif alan kardeşi Iris’in yanında genellikle sessizce duruyor ve olup bitenleri gözlemliyor. Savaş öncesi çekilen Hollywood yapımlarını, savaş sonrası çekilen İtalyan filmlerine tercih ettiğini söyleyen annesini dinlerken, ertesi sabah seçmelere girecek Iris’in heyecanını paylaşırken, filmin ana karakteri olacağı açıkçası pek aklımıza gelmiyor. Akşam, ailesiyle birlikte yaşadığı mütevazı orta sınıf evi görüyor; emekçi babasını ve kendisini ziyarete gelen utangaç nişanlısını tanıyoruz. O gece Iris, sinema yıldızı olma hayalleri kurarken; Mimosa gelecekte kendisini bekleyen hayatın, seyrettiği filmlere pek benzemeyeceğini bilerek giriyor yatağına.

Ertesi sabah annesinin, Mimosa’nın Iris ile birlikte Cinecitta’nın kapısından içeri girmesine izin vermesinin nedeni, ‘gölgede kalan kız kardeş’ olarak özetleyebileceğimiz kırgınlık halini biraz olsun telafi etme isteği aslında… İçeride, sürpriz şekilde seçmelere katılma şansını elde eden Mimosa, Iris’in aksine Eski Mısır’da geçen epik Hollywood filmin figüranları arasına giremiyor. Hatta bir an önce Cinecitta’yı terk etmesi dahi isteniyor kendisinden. Ama koridorda öylesine dururken filmin yıldızı Josephine Esperanto (Lily James) ile göz göze geliyor ve her şey mucizevi şekilde değişiyor. Film setinde figüran olarak bir iş günü geçirmekle kalmıyor, sürpriz şekilde Josephine’in gözdesi oluyor ve set çıkışı sabaha kadar süren rüya gibi bir serüvenin içinde buluyor kendini.

Costanza,........

© Habertürk


Get it on Google Play