menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Trump’ın “Yeni Amerika”sında Müslümanlara cadı avı

10 0
17.12.2025

Geçmişten beri kendini “özgürlüklerin ülkesi” diye pazarlayan Amerika, artık herkese açık kapılarıyla değil, vize yasaklarıyla, yükselen duvarlarıyla, yaptırımları ve tarifeleriyle anılıyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın “Önce Amerika” motivasyonuyla inşa etmeye çalıştığı bu “Yeni Amerika”, bir gelecek vizyonundan çok, giderek korku rejimine dönüşüyor.

Göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı ve artan kutuplaşmayla toplumsal iklimi giderek sertleşen “Yeni Amerika”da etnik ve dini kimlikler artık çeşitlilik değil tehdit olarak görülüyor.

Dünyanın süper gücünde demokrasi geri çekilirken, şüphe kurumsallaşıyor, özgürlük yerini sadakat testlerine, hukuk ise kimlik sorgulamasına bırakıyor.

Amerika, ötekileştirmenin kurumsallaştığı, nefretin politikaya dönüştüğü, toplumun bilinçli biçimde kamplara bölündüğü bir değişimi yaşanıyor. Bu dönüşümün merkezinde korku üretmek, “öteki” oluşturmak ve ayrımcılık üzerinden iktidarı tahkim etme anlayışı yatıyor.

ULUSAL GÜVENLİK MASKESİYLE YÜKSELEN AYRIMCILIK

Avrupa’dan sonra Amerika’yı esir almaya başlayan aşırı sağ ve beyaz üstünlükçü ırkçı yaklaşımlar; Trump yönetiminin dili ve politikalarıyla açıkça ortaya konuluyor.

Bu yeni düzenin en görünür hedefi ise potansiyel tehdit olarak suçlanan müslümanlar haline geliyor. Trump için “öteki” çoğu zaman müslümanlar ve yabancılar oluyor.

Kanıt değil şüpheyle yürüyen, müslümanları potansiyel suçlu gören kimlik üzerinden yürütülen bir cadı avı giderek büyüyor.

Aslında Trump, müslümanlara karşı ayrımcı tavrını ilk başkanlığı döneminden beri sistematik olarak sürdürüyor.

“Müslümanların Amerika’ya girişi tamamen durdurulmalı” diyen Trump bu söylemini eylemede dönüştürmüş İran, Irak, Libya, Somali, Sudan, Suriye, Yemen’den oluşan nüfus yoğunluğu müslüman yedi ülkeye vize yasağı uygulamıştı.

Müslümanlara yönelik seyahat yasağı (Muslim Ban) olarak bilinen kararnameyle resmileşen yasaklarla pasaportlar dini bir kimliğin hedef alınmasının aracına dönüştürülmüştü.

İnsanlar geldikleri ülkeleri ve dini kimlikleri nedeniyle bu ayırımcı yasakların mağduru oldu. Trump’ın siyasi hayatı boyunca müslümanları hedef alan sözleri ve yasakları ikinci döneminde güncellenerek yeniden devreye girdi. Bu yıl vize yasağı konulan 19 ülke arasında nüfusunun çoğunluğu müslüman olanlar ağırlıkta.

Washington’ın göbeğinde Beyaz Saray’ın çok yakınında iki ulusal güvenlik görevlisinin Afgan kökenli bir saldırgan tarafından hedef alınması, Trump’ın yıllardır inşa ettiği göçmen karşıtı vizyon için bir kaldıraç haline geldi. Rahmanullah Lakanwal isimli yıllarca CIA’ya çalışmış bir saldırganın münferit eylemi müslüman göçmenlere karşı kollektif cezalandırmaya dönüştü.

Şimdi bu vize yasağının 30’un üzerine ülkeyi kapsayacak şekilde genişletileceği açıkça ifade ediliyor. “Ulusal güvenlik” gerekçesiyle devreye sokulacak yeni vize kısıtlamalarının hedefinde ise yine İslam ülkelerinin olması bekleniyor.

Amerika’nın vize politikası artık bir göç rejimi değil; dini ve etnik filtreli bir ayrım mekanizması haline geliyor. Her yasak kararı, ülkenin kapısına vurulmuş yeni bir zincir; zincirin her halkasında ayrı kimlikten ve dini kökenden insanlar var.

SEÇİLMİŞ MÜSLÜMAN SİYASETÇİLER HEDEFTE

Trump’ın Müslümanlara yönelik düşmanlığı soyut bir söylem değil, kişisel hedef göstermeye varan açık siyasal şiddet diline dönüştü.

Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, ABD Kongresi’nin seçilmiş üyelerinden İlhan Omar’a yönelik "beceriksiz, berbat ve çöp" gibi aşağılayıcı ve dışlayıcı ifadeler kullanması oldu.

Trump, Omar’dan söz ederken “Her ne haltsa adı”, “Şu küçük türbanlı olan” diyerek yalnızca bir siyasetçiyi değil, bir kimliği aşağılamaya çalışıyor. Bununla da yetinmeyen Trump defalarca “Bunu ülkeden atın”, “Defolup gitsin” gibi ağır ifadelerle Omar’ı açıkça hedef haline getirdi.

Bu dil, sert eleştiri değil; vatandaşlıktan çıkarma tehdidi içeren bir linç çağrısıdır.

Zaten Trump, geçmişten bugüne İlhan Omar, Rashida Tlaib ve diğer Müslüman siyasetçilere yönelik aynı dili sistematik biçimde kullandı.

Ayrıca, Minnesota’daki Somali topluluğunu “garbage/çöp” olarak nitelendiren Trump, bu ülke göçmenleri için geçici koruma statüsü programının sonlandırıldığını duyurdu.

Somali uyruklu........

© Haber7