menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Amerika’da yeni göçmen kuşatması başlıyor

10 18
29.11.2025

Washington’ın göbeğinde Beyaz Saray’ın çok yakınında iki ulusal güvenlik görevlisinin Afgan kökenli bir saldırgan tarafından hedef alınması, Amerika’nın göçmen karşıtı ve güvenlikçi politikalarında daha sertleşen bir dönemin başlangıcı oldu.

Şüphelinin Afgan kökenli olduğunun açıklanmasıyla birlikte Beyaz Saray ve Trump çevresi, göçmen karşıtı politikalarına hız verecek mesajları daha güçlü şekilde dile getirmeye başladı.

Bu saldırı, Donald Trump’ın uzun süredir beklediği fırsatı altın tepsiyle önüne koymuş durumda: “Göçmen tehdidi” söylemini yeniden ateşlemek ve özellikle Müslüman, Orta Doğulu ve siyahi göçmenler üzerinde yeni bir baskı dönemini başlatmak.

Zaten Trump, başkan olduğu ilk günlerden itibaren vizeleri, seyahat izinlerini ve mülteci programlarını bir silaha dönüştürdü.

2017’de yürürlüğe soktuğu, kamuoyunun “Müslüman yasağı” olarak adlandırdığı travel ban, yedi ülkeyi kapsayan fakat toplumsal etkisi çok daha geniş bir politikaydı.

O dönem havaalanlarında gözaltına alınan yaşlı insanlar, parçalanan aileler, engellenen öğrenciler ve kanser tedavisine gelemeyen hastalar manşet olmuştu. Amerika’ya değer üreten teknoloji firmalarında çalışanlar bile sırf kimliklerinden dolayı bu baskıların hedefi oldu.

Yani sınırları, vizeleri ve göçmenlik bürokrasisini silah olarak kullanmak; başta Müslümanlar olmak üzere belli grupları kolektif olarak hedef almak Trump’ın bilinen yöntemi.

Saldırganın CIA Geçmişi ve Cevapsız Sorular

Saldırının sorumlusu olarak gözaltına alınan 29 yaşındaki Afgan göçmen Rahmanullah Lakanwal’ın yıllarca CIA’ya çalışmış olması, olayla ilgili soru işaretlerini çoğaltıyor. Lakanwal’ın savaş sırasında Afganistan’da CIA destekli bir partner güç unsuru olarak görev yaptığı, ABD yetkilileri tarafından doğrulandı.

Yani bu kişi, ABD’nin müttefik kategorisine soktuğu, sahada birlikte çalıştığı, defalarca brifing aldığı ve koruması gereken gruplardan biriydi. Bu, basit bir göçmen hikâyesinden fazlasına işaret ediyor. Ancak şimdi bu arka plan; “güvenlik zafiyeti”, “istikrarsızlık riski” ve “ihanet potansiyeli” söylemleriyle birlikte kullanılıyor.

Saldırganın eylemi üzerinden tüm Afgan göçmenlerine, mültecilere, geçmişte Afganistan’da çalışmış kim varsa hepsine yönelik toplu bir şüphe ve potansiyel tehdit algısı üretiliyor.

“CIA neden yıllarca birlikte çalıştığı bir personeli yeterince incelmeden, psikolojik analiz yapmadan, güvenlik taraması gerçekleştirmeden ABD topraklarına taşıdı ve şimdiye kadar neden duruma müdahale edilmedi?” sorusu ise havada kalıyor.

Bu sorgulamayı yapan kadın gazeteciye Trump’ın cevabı ise her zamanki ağır üslubuyla “Sen böyle bir soruyu soruyorsun çünkü aptal bir insansın” oluyor.

Oysa bu durum, CIA’nın geçmişte ortaklık kurduğu kişilere uyguladığı tarama prosedürlerinin yetersizliğini ortaya koyarken, saldırganın ABD’ye geldikten sonra yeterince takipte tutulamadığını gösteriyor.

Her iki ihtimal de CIA’nın kamuoyuna açıklamak istemeyeceği türden bir skandal yaratıyor.

Saldırı Kollektif Cezalandırmaya Dönüşüyor

Rahmanullah Lakanwal’ın kimliği ortaya çıktığı andan itibaren olay, kriminal bir saldırı olmaktan çıkıp Trump’ın yıllardır inşa ettiği göçmen karşıtı vizyon için bir kaldıraç, bir fırsat ve bir propaganda aracına dönüştü.

Saldırının etkisi sıcaklığını korurken önceki başkan Joe Biden’ı suçlayan Trump, birbiri ardına önemli adımlar attı. Washington’da hâlihazırda bulunan 2.200 askerin üzerine 500 ulusal muhafızın daha konuşlandırılmasını emretti.

ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Hizmetleri........

© Haber7