YİNE Mİ AYNI KONU ?
Yazılarımı takip eden okurlarım az çok beni tanıdılarsa öğrenme güçlüğüne ne kadar özen gösterdiğimi bilir.
Evet bir kaç yazımda bir, buna değinceğim.
Tüm hafızalara kazınana kadar devam edeceğim.
Bu durumu tam anlatabilmek için.
Çünkü aslında onlar ellerinde olmayan sebeplerle geride kalıyorlar.
Tembellik, lakaytlık, umursamazlık v. s. nedenlerle değil.
Çünkü onların öğrenme teknikleri farklıdır.
Farklı tekniklerle öğrenir. Özellikle görsel hafıza ve oyun yoluyla öğrenirler.
Bazı çocuklar vardır, harfleri karıştırır, rakamları ters yazar, ödev başına oturunca dakikalarca kalemi elinde tutar ama bir türlü başlayamaz.
Anneler ve babalar evladının elinden tutup, “Sen yaparsın oğlum, sen başaracaksın kızım,” diye umutla bekleyer. Ama o bekleyişin içinde bazen yorgunluk, bazen çaresizlik, bazen de “Ben nerede hata yaptım acaba?” diye bir düşünce vardır.
ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ BİR KUSUR, BİR EKSİKLİK DEĞİL: BEYNİN BİLGİYİ FARKLI İŞLEME BİÇİMİDİR. YANİ ÇOCUK YANLİŞ DEĞİL, SADECE FARKLI ÖĞRENİR.
Öğrenme Güçlüğü Nedir?
Öğrenme güçlüğü, çocuğun zekâsı normal ya da normalin üzerindeyken; okuma, yazma, dinleme, konuşma, anlama veya matematikte beklenenden daha zor ilerlemesidir.
Bu durum “tembellik” ya da “ilgisizlik” değildir. Çocuğun beyninde bilgi işleme yolları diğerlerinden biraz farklı çalışır.
Bir öğretmen arkadaşım anlatmıştı:
Bir öğrencisi “elma” kelimesini yazmakta çok........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein