Sorunsuz muyuz? Sorumsuz muyuz?
Üniversitede okuduğumuz yıllarda okul açıldığı gün ilk dersi fakültenin deneyimli, sevilen, hitabet yeteneği güçlü, beden diline hâkim, ses tonu etkili hocalarından biri anlatır, sonrasında sınıflara dağılırdık. Taa o yıllarda hocalarımı dikkatle dinler, üstüme vazife olmasa da onlara not verir, acımasızca eleştirir ya da ellerim kızarıncaya kadar alkışlardım. Yıllar sonra mezun olduğum üniversiteye konuşmacı olarak davet edildiğimde aklıma o günler geldi hem utandım, hem kıvandım…
Bunu neden anlattım? Çalıştığım okul benden yılın ilk dersini anlatmamı istediğinde, konu başlığını ve içeriğini de bana bıraktığında aklıma hemen öğrencilik yıllarım geldi. Benim ve arkadaşlarımın nelerden etkilendiğini hatırladım, aradan geçen bunca yılda değişen koşulları, unutulan değerleri, eğitimin başına getirilenleri düşündüm. Hemen nelerden söz edeceğime, ne anlatacağıma karar verdim:
İlk dersi anlatırken genel bir tablo içinde özel başlıklara girmeli ve ülkemizin genel bir fotoğrafını çekmeliydim. Amacım genç öğrencilerimizin gözünü korkutmaktan çok ülke gerçekleri hakkında bir özet sunmak ve bazı satır başları açmak olmalıydı. Gerekçem hazırdı; hangi okulda okursa okusun, hangi dalda eğitim alırsa alsın her gencin ülkesinin sorunlarını bilme hakkı, görevi ve sorumluluğu olmalıydı. İster Z kuşağı, ister Y kuşağı…
Bizzat ilgili bakanlığın açıklamasına göre devletin doğrudan desteğine muhtaç olanların ve devlet yardımı alanların sayısı artarken, yoksul sayısı milyonları aşarken, hayalleri ve umutları gerçekleşmeyen gençlik ülkemizi terk etmeye hazırlanırken yarının yöneticilerine ülkenin ekonomik tablosundan başlamak gerekirdi…
Ekonomik tablo böyle iken, tamamen siyasi amaçlarla bakan yardımcılığı görevine getirilenlerin özel odası, özel sekreteri, özel şoförü ve ciddi maaşları varken bu ne perhiz bu ne lahana turşusu misali bazı örnekler verilmeliydi! Ülkenin ekonomik koşulları böyle iken; “İtibardan tasarruf olmaz” gerekçesiyle artan harcamalar unutulmamalıydı…
Yine onlara komşularımızla ilişkilerimiz ortada iken, iç piyasaya yansıtılmasa da dış ilişkiler konusunda ciddi sorunların olduğu anlatılmalıydı. Eskiden devlet yönetiminde esas alınan adına da “devlette devamlılık esastır” denilen bir teamülün olduğu, daha sonra bunun bir köşeye fırlatıldığı, yetişmiş insan gücünün “bizden değil” diye dışlanıp izole edildiği, deneyimsiz kadrolarla ve uzmanlaşmamış........
© Gerçek Gündem
visit website