menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’de politika ve propaganda olarak "etnosentrizm"

4 38
latest

Etnosentrizmin Türkiye'deki siyasal ve toplumsal alandaki yayılımı, onu yalnızca yüzeysel bir önyargı fenomeni olmaktan çıkarıp, derin yapısal ve psikolojik ihtiyaçları karşılayan bütüncül bir ahlaki kompansasyon sistemi haline getirmiştir. Bu makale, sunulan temel metinleri kullanarak, Türkiye’de etnosentrizmin rasyonel kaynak rekabetinden (Realistik Grup Çatışması Teorisi—RGCT) ziyade, sosyal kimlik ve otoriter kişilik yapısının gerektirdiği sembolik ve moral üstünlük arayışıyla nasıl işlediğine dair yeni bir tahlil sunmayı amaçlamaktadır. Eldeki sosyolojik ve sosyal-psikolojik literatür, bu olgunun "örtük çatışma" ve "ideolojik örgü" dinamikleri üzerinden anlaşılmasını zorunlu kılmaktadır.

Türkiye toplumundaki etnosentrik söylem, rasyonel bir temele oturmadan önce, William Graham Sumner’ın tanımladığı gibi, iç grubun ahlaki törelerinin (mores) gücüne dayanır. Sumner'a göre mores, "toplumsal refaha katkıda bulunduklarına dair bir yargı içeren popüler kullanımlar ve geleneklerdir" ve birey üzerinde zorlayıcı bir bağlayıcılık uygular. Türkiye’deki ulusal ve dini kimliğe ilişkin temel değerler, bu mores yapısını oluşturur ve sorgulanamaz bir ahlaki zorunluluk yaratır.

Bu katı ahlaki yapıya en güçlü yanıtı veren kesim, Theodor W. Adorno ve meslektaşlarının incelediği Otoriter Kişilik tipidir. Otoriter birey, toplumsal normlara aşırı bağlılığı, dış gruplara yönelik düşmanlığı ve otoriteye olan körü körüne itaati ile etnosentrik ideolojinin en verimli alıcısıdır. Adorno ve arkadaşları, bu tip bireylerin, çözülmemiş bilinçdışı çatışmaları bastırmak için kapsamlı baskı (repression) kullandığını ve bu sayede "rahatlık (comfort) ve uyum (adjustment) hissine ulaştığını" belirtir. Ancak bu "uyum," üretkenlikten (productiveness) ve gerçeklik üzerindeki sağlam tutunuştan (grip on reality) yoksundur.

Türkiye’deki etnosentrizm, bu noktada kritik bir işlev görür: Bireyin modernleşme, kimlik ve siyasi kaos karşısındaki içsel kaygılarını (otoriter kişiliğin bastırdığı çatışmaları) alarak, onları dış gruplara yönelik net ve katı bir düşmanlık haritasına (F-skoru yüksek bir dünya görüşüne) yansıtır. Siyasi propaganda, Sumner’ın mores’lerini ahlaki bir silah olarak kullanarak, Adorno’nun otoriter bireyine aradığı "rahatlık ve uyumu" ideolojik bir disiplin içinde sunar.

Bu noktada eleştirel katkımız şudur: Türkiye’de toplumsal modernleşme, siyasal istikrarsızlık ve kimlik erozyonu, bireylerin maruz kaldığı içsel kaygıyı derinleştirir.........

© Fikir Coğrafyası