BAHÁĺLER
Nasıl ki Ahmedîlik akımı Hint kıtasında Sünni İslam ekol anlayışı ekseninde ‘mehdiye-kurtarıcı’ söylemiyle neşet bulmuşsa, birbirinin devamı isimlerle sentezlenmiş “Bâbîlik-Bahâîlik” akımı da Şirazlı Mirza Ali Muhammed Bab’ın öncülüğünde İran’da Şiîlik ekseninde kurulan tasavvufi meşrebte İmâmiyye Şîa’sının mehdiye-kurtarıcı söylemiyle neşet bulmuştur.
Şu da bir gerçek mehdiliğin en üst perdeden güçlü bir şekilde vurgulandığı mezhep Şiî’liktir. Nitekim Şîa akımının başucu niteliğinde diyebileceğimiz Küleynî tarafından kaleme alınan gerek “el-Kâfi” adlı kitapta 12 imam konusu olsun gerekse İmam Ca’fer-i Sâdık (r.a)’ın ismini kullanılaraktan ortaya atılan 'imamet' konusu olsun her iki durumda da bir bakıyorsun sanki imanın temel rüknüymüş gibi sunulmakta. Ortaya konulan teze baktığımızda Yüce Allah (c.c) tarafından güya Kur’an’ın gizli manalarını Hz. Ali (k.v) aracılığıyla (Cafer ilmi) 12 imam ve Mehdiye bildirildiğini, sonraki imamlarında bu ilme vakıf olmaları hasebiyle İslam’ın delili olarak, yani “hüccet imamlar” olarak tanımlandıklarını görürüz. Derken ehlisünnet dışı bu sapkın inanış dünyanın hemen hemen tüm coğrafyalarına hızla yayılır da.
Evet, Şia inancında imamlara yanılmaz ruhbanlar gözüyle bakılması aynı zamanda hüccet sıfatıyla nitelendirilmelerini de beraberinde getirmiştir. Hatta yine bu kitapta Mehdilik hususunda “Mehdi (a.r) kaim olunca ortaya çıkacak..” türünden ifadelere de yer verilip, güya on ikinci İmam Muhammed b. Hasan’ın insanların gözü önünde kendini gizli (gaip) tuttuğu da ifade edilir. Böylece bu ifadeler dillendirile dilendire gaib mehdi beklentisi imametin esas rüknü haline gelir. İşte bu noktada 18. Asırda Şirazlı Mirza Muhammed Bab, Bâbîliğin kurucu öncüsü olarak da adını duyurmuş olur. İşte onun başlattığı Bâbîlik akımı aslında İmâmiyye Şîası ekolünün bir yansıması olarak 18. Yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Şeyh postuna oturma meşrebine dayalı “Bâbîlik ve Bahâîlik” akımı şeklinde birbirinin devamı isimlerle sistemleşen fırak-ı dalle harekâtından başkası değildir. Dahası 12. imamın sonuncusu olarak adından söz ettiğimiz ve kendisine kurtarıcı gözüyle bakılan İmam Muhammed b. Hasan’ın, ‘Gaybet-i Kübra’ denen büyük gizlilik dönemi için beklenen gaib imam olduğu ekolü üzerine kurulu bir akımdır dersek yeridir. Öyle ki, onun bir gün mutlaka saklanıp gizlendiği yerden döneceği beklentisi içerisinde bulunan müntesiplerine umut ışığı olarak posta oturun Şeyh Ahmed el-Ahsaî, Şeyhiyye ekolünün kurucu sıfatıyla “Bâbîlik-Bahâîlik” akımını dikkatleri üzerine çekecek derecede adından söz ettirir de.
Ne diyelim kendisi Şeyhiyye ekolünün kurucu öncüsü olmanın gurur okşayıcılığıyla bir anda kendini dev aynasında görüp Muhammed (s.a.v)’in nurunun kendinden önceki peygamberlerde cüzi miktarda tecelli edip, sonrasında bu nurun kendisine intikal ettiğini ve kendinden sonra da 12 İmamda tecelli ettiğini dillendirecektir. Hatta bu arada ileriye yönelik umutları yeşertmek adına da kendince söz konusu ettiği bu nur-i tecelli hakikatin bin yıl gizli kaldıktan sonra kendisinde ve kendisinden sonraki şeyhlik postuna oturacak olan müridi Seyyid Kazım Reştî’de tecelli edeceğinin umudunu bağlılarına aşılamayı da ihmal etmez. İşte bu noktada Şeyh Ahmed el-Ahsaî’ye göre; imamlar Allah’ın zatı bilgisine açılan bâbları (kapıları) olup onlardan sonra bu bilginin merkezinde kemalat sahibi kâmil bir Şiî olarak bizatihi kendisiyle birlikte müridi Kazım Reştî olduğunu demeye getirir. İşte bu ifadelerden de anlaşılan o ki, kemale ermiş kâmil Şii bir kimse, imamlarla insanlar arasında bir aracı fonksiyon görmenin yanı sıra aynı zamanda günah ve hatalardan da arınmış olmakta. Oysaki İslam’da imamın hüccet ve masum olduğu türünden bâb sıfatı diye bir şey yoktur, sadece bu noktada peygamberlerin ismet sıfatıyla masumiyeti söz konusu olup peygamberler aynı zamanda Allah tarafından vahyin elçisi olarak vazifelendirilmiş bâblarıdırlar (kapılarıdırlar).
Şeyh Ahmed-el-Ahsaî’nin ölümünden sonra şeyhlik postunu Seyyid Kazım Reştî devr alır. Onun ölümüyle de ardından halife bırakmadığı için bu yolun müntesiplerince gaip imamla alakalı beklenti daha da zirve yapar. Kaldı ki Kâzım Reşti hayatta iken kendisinin ölmeden beklenen mehdinin zuhur etmeyeceğini, hatta kendinden sonra müritlerine beklenen imamı aramaya koyulmalarını öğütlemiştir. Zaten müritleri de bu öğüt üzerine hareket etmişlerdir hep.
Evet, öyle anlaşılıyor ki, Bâbîlik akımı Şeyhiyye ekolünün........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d