Abuzer Gülpınar ile Nezihe Altuğ Söyleşti
Abuzer Gülpınar’ın Tekin Yayınevi’nden, Ekim 2022 tarihinde çıkan üçüncü şiir kitabı Kıvrımlarda Şölen, beni 2014 yılında Cemal Süreya Şiir Ödülü için gittiğim Caddebostan Kültür Merkezi’nde, Enver Ercan ve şair küçük İskender’in şairliğini ilk keşfeden eleştirmen Mustafa Öneş ile birlikte olduğumuz güne götürdü. Anıları önünde özlem ve saygıyla eğiliyorum. İlk defa o gün gerçek halini gördüğüm İoanna Kuçuradi’nin salona girmesiyle “bir kadın gördüm, hayata bakış açım değişti”demiştim kendi kendime. Hoca’nın yüksek lisans öğrencisi Abuzer Gülpınar’n “Başım Kirazlı” adlı şiir kitabı o yıl ödüle layık görülmüştü. Edebiyatımızın değerli eleştirmeni Mustafa Öneş, kulağıma eğilerek “bu çocuk şair, onu yazmalıyız” demişti. Başım Kirazlı kitabının bende kalanlarını yazmıştım. Yıllar sonra elime aldığım bu yeni şiir kitabı “Kıvrımlarda Şölen” İoanna Kuçuradi’nin felsefeci bilgeleri için söylediklerini bir bir aklıma getirdi.” Nietzsche de benzer nedenlerden dolayı önemli bana göre. Çağının ahlâkı üzerinde duruyor. Üç türlü ahlâktan söz ediyor; hepsi de ezbere tabi. Bir de insan tipleri ayırıyor. Biri “sürü insanı,” buna “çoğunluk” da diyor. İkincisi sürüden kopup “özgürleşen” ama özgürleştiği zaman ya kendi kabuğuna çekilen ya kırıp döken ya da yaratıcı olma yolunda yürüyen insanlar. Onu da aştıktan sonra ki Zerdüşt’te onu çok açık görüyoruz, “yaratıcı” insan çıkıyor ortaya, yaratıcı kişiler oluyor.” Kıvrımlarda Şölen kitabı ile 2023 Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü’ne de layık görülen Abuzer Gülpınar’a bu kadar kısa bir sürede böylesine “felsefi göz” edinebilmesinin sırlarını sordum.
Nezihe Altuğ: İoanna Kuçuradi’nin; ” İnsan, etik değerlere ve başarılarına, itikat edebilen bir varlıktır, ama aynı zamanda göz ardı edebilen bir varlık da. Kişisel çıkar ve itkileri nedeniyle, etik değerlere göz yumabilen insan, sıradan insandır. Onu, ya kişisel çıkar yönlendirir, ya da itkileri.” Buradan hareketle, sadece insan itkilerini betimleyen şiire, sıradan insanın şiiri diyorum. Örneğin sadece ‘kadın arzusunu’ dile getiren şiirler bu türdendir. Sizin için önemli olan, sıradan insan değil, etik değerlere ve insan başarılarına itikadı olan insan mı? Sizin insanlarınız hangileri?
Abuzer Gülpınar: Yukarıda Nietzsche ve Zerdüşt’ten bahsetmişsiniz. Ben de aynı örnek üzerinden gitmek istiyorum. Benim insanlarım Zerdüşt’ün mağarasına gidebilen insanlardır. Zerdüşt’ün mağarasına gidebilmek için de öncelikle Platon’un mağarasından çıkmak gerekiyor. Ancak Zerdüşt’ün mağarasına gitmekle “özgürleşme, aydınlanma ya da yaratıcılık” gerçekleşmiyor. Çünkü Zerdüşt’ün mağarasına gidip de bir hayvana tapmak da mümkün. Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabında bu tehlikeyi çok güzel ifade etmiştir. Demek ki burada da felsefi bir göze ihtiyaç var. O yüzden “Ey amaç! Diren göz ile görmekten” (Kıvrımlarda Şölen, s. 44) diyorum.
Kişisel çıkar ya da toplumsal çıkar gibi kaba genellemelerden her zaman kaçınırım. Her eylem, olayın biricikliği vardır. Tek tek değerlendirilmelidir. Hep olumlu düşünülen toplumsal çıkar da bazen problemli olabilir. Toplumsal çıkar da etik değerlere aykırı olabilir. Şair de her insan gibi yaşamında etik değerlere sadık olmalıdır. Bunun için de “etik, değer, insan hakkı” gibi kavramları bilmesi gerekir. Ama şairin, şiir yazarken bir sorumluluğu yoktur bence. Sadece arzu ile de yazabilir.
Şairlik bizim personamız mı yoksa kişisel özelliğimiz mi? Persona ise persona kolektif kişiliğe ait bir tabakadır. Şair bireyselliğini kolektif ruhtan kurtarma çabası içinde olmalı. Başka bir deyişle kişisel bilinçdışını kolektif bilinçdışıdan korumalıdır.
Nezihe Altuğ: Felsefi şiir; şiirde konuşan öznenin, çözümlenemez bir durumla yüz yüze gelmesinin, bir çıkış yolunun bulamadığı bir varoluş durumunun şiiridir. Ama bu çözüm sunan bir şiir olmadığı gibi, bir çözümsüzlük, bir çıkışsızlık sunan bir şiir de değildir; ama bu durumu gösteren bir şiirdir. Bu bir aporia durumu mu?
Abuzer Gülpınar: Şair kendi şiirinin öznesi olmayabilir, ama kendi eylemlerinin failidir. Bir şair olarak değil insan olarak ahlaki anlamda özne olmak için, fail olmak için çırpınıp duruyoruz. Şair olarak da konuşan özne olmak için, kendi olma için şiire gereksinim duyuyoruz. Kendi olmanın, özne oluşun bedellerini vererek yapıyoruz bunu. Şiir içkinlik yaşamını aşar. Aşkınlık boyutunda aranan, kavranan bir şeydir. Şiir için, kendilik iddiasına sahip olmak gerekir.
Nezihe Altuğ: Bireysel özgürlüğe inanan Antigone (Antik çağ oyun yazarı Sofokles tarafından M.Ö. 440’larda yazılmış tek perdelik tragedyadır.) kahramanıyla inançları ile devlet yasalarının çatışması sonucu devlet otoritesine başkaldırışını ele alır. Dünya edebiyatının ilk “direniş” örneği kabul edilir. Sophokles, Kral Oidipus, Oidipus Kronos’ta, adlı yapıtlarıyla, bu sınırların çiğnenmesi durumunda insana ne olduğunu gösterir bize. Sophokles, insanın, sadece Apollonsal olanı çiğnememesi gereken bir varlık olduğunu değil, çok daha fazlasını, insanın, insanlığın temel problemleriyle yüz yüze kalmak durumunda olan bir varlık olduğunu, görmüştür.........
© Edebiyat Burada
visit website