Esir takası ve Hâl Tefsiri
Ateşkes bir haftadır yürürlükte. El Kassam konuşmuyor, yine kendisini konuşturuyor.
Hani tefsirleri dirayet ve rivayet diye ikiye ayırmışlardı ya. Gazze’nin yiğitleri ise bunca zamandır tefsirin üçüncü çeşidini yazıyorlardı. Esir takasında da yazmaya devam ediyorlar. Tefsirin bu çeşidi “hal tefsiri”.
Yeryüzünde ilk ve en mükemmel olan hal tefsirini Resulullah (sav), o muallâ, mücellâ, müberrâ ve mûtenâ usve-i hasenesi ile yazmıştı.
Şimdi O’nun ümmetinden “vehn” hastalığına yakalanmamış, korkunç soykırım karşısında gevşememiş, üzülmemiş, yılgınlığa düşmemiş, ümitsizliğe kapılmamış, sabırsızlık göstermemiş, bir taife-i mansura, o sünneti seniyyeyi aleme hal diliyle öyle bir okutuyorlar ki, dünyadaki atomlar dile gelse, semadaki yıldızlar ses verse hep bir ağızdan tekbir getirseler sezâdır, haktır, muvafıktır.
Evet bu tefsir kâl değil, kalem değil, kürsü değil, hitap değil hâl tefsiri. Bunun diğerlerinden farkı sadece yaşanıyor olması da değil. Kendisini tüm cihana okutması. Yani diğer kitaplar gibi dolapta, rafta dizilip de isteyenin okuduğu bir eser değil. Yakından uzağa, müslim gayrimüslim herkes bir şekilde mecburen okuyor. Cebindeki ekranlardan, haber bültenlerinden illâ ki okuyor.
Birileri sağda solda konuşup duruyor ya: “Efendim, bugün müslümanlar........
© Doğruhaber
![](https://xhcrv35j.dev.cdn.imgeng.in/img/icon/go.png)