Sanatı kuşanmak!
Takıldığımız yeri izah için genellikle “Konuşuyoruz ama yaşamıyoruz” diyoruz. Fazlasıyla eksik bir tespit. "Konuşuyoruz ama anlatamıyoruz” dememiz gerek.
Bugünün Müslüman dünyasında anlatamamak, sadece yaşayıp konuşmayanların sorunu değil, yaşayıp konuşanların da sorunudur.
“Konuşmak” mevzusunda bir eksikliğimiz yok. Konuşanlarımız, konuşmayanlarımızın da yerine konuşuyor.
Konuşup yaşamamak da bazılarımızın sorunu. Ortak sorun ise anlatamamaktır.
Anlatmak, davayı ifade edebilmektir ve biz, ifade edemiyoruz. Anlatma konusunda tam anlamıyla kekemeyiz: Dillerimiz var ama söyleyemiyoruz. Hâlimiz geçmişin dünyasında kılıçsız mızraksız bir Allah erini ya da bir şövalyeyi, bugünün dünyasında tanksız uçaksız bir orduyu andırıyor. Çünkü sanatımız, “yumuşak güç” operasyonuyla gasp edildi.
Acılarımız da kahramanlıklarımız da artık sadece bir haber konusu. Haber ise günceldir, bir anlık etki bırakır ve gider. Salt habere kalışımız, kanımızı da cesaretimizi de heba ediyor.
Konuşmamak bilgi eksikliğinden değil, düşünce özgürlüğünden değil, anlatmayı konuşmaktan ibaret bilmekten kaynaklanır. Biz anlatmayı unuttuk, konuşmaya yöneldik. 20. Yüzyılda zihnimiz ve kalbimiz ayrı yerlerdeydi, aynı vücutta bir türlü buluşmuyordu. 21. Yüzyılda kalbimiz ve dilimiz de ayrı düştü. Dilimiz gözlerimizin gördüklerini, kulağımızın işittiğini, zihnimizin düşündüklerini konuşmaktan kalbimizin hissettiklerini anlatmıyor.
Acıları kalp hisseder ve kalbin hissini yine ancak başka kalpler anlar. Oysa kalplere seslenen bir dilimiz yok.
Bu ülkede akıl almaz bir başörtüsü trajedisi yaşandı. O trajedide nice hayat karardı. Psikolojik bunalım yaşandı. Nice hayat parçalandı.
Bugün herhâlde o trajediyi anlatan doğru dürüst bir hikâye, roman bir yana bir ozan deyişi bile yok.
Şimdi önümüzde Gazze kahramanlık ve acıları… Konuşuyor muyuz? Evet. Anlatıyor muyuz? Hayır. Konuşmamız anlatmamıza yetmiyor. Görseller ise bir haber akışında geçip gidiyor.
SANATIN YERİNİ BİLMEK
Yazmanın bir aracı vardır, zamana göre değişir, anlamanın da bir aracı vardır ki mahiyeti değişse de varlığının zorunlu oluşu değişmez. O da sanattır.
Kur-an’ı Kerim, salt akla seslenmez, aynı zamanda ruha seslenir. Resûl-i Ekrem salallahü aleyhi vesellem’in hitabı da aklın yanında kalbe de dokunur. Bir de Onun yanında hep şairler vardı. Mücahidler kılıçları ile savaşırken dilleri ile savaşan mücahidler…
Ashab Devri’nde Müslümanlar, Müseylemetü’l-Kezzâb’a sadece kılıçla karşı koymadılar. Kezzâb’ın büyük silahı diliydi, Yemame’nin Bedevî ve Hadarilerini diliyle kandırmıştı. Müslümanlar onunla sadece kılıçla savaşmadılar, onun dilini etkisizleştiren şiirle, hitabetle de mücadele ettiler; kılıcı kuşanırken sanatı da kuşandılar.
İslam din ve medeniyettir. Nûreddin ve Selâhaddin’in........
© Doğruhaber
![](https://xhcrv35j.dev.cdn.imgeng.in/img/icon/go.png)