menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Avrupa-Rusya savaşına hazır mıyız?

21 63
previous day

Dünya kamuoyu, bir süredir “Üçüncü Dünya Savaşı nasıl çıkar, kim çıkarır? sorularına yanıt arıyor. Kriz bölgelerinde ülkeler arasındaki küçük çaplı çatışmalar, sınır anlaşmazlıkları, vekâlet savaşları ve enerji–güvenlik rekabeti giderek derinleşirken; bu gerilimlerin büyük güçleri doğrudan karşı karşıya getirecek zincirleme bir kırılmaya dönüşme ihtimali, küresel ölçekte ciddi bir endişe kaynağı hâline geliyor.

Bununla birlikte, büyük bir kırılma yaratması beklenen Trump döneminde ABD–Çin savaşı gerçekleşmedi; aksine Washington yönetimi, Pekin ile doğrudan çatışma yerine kontrollü rekabet, anlaşma ve uzlaşı kanallarını açık tutmayı tercih etti.

Benzer şekilde, uzun süredir gündeme getirilen olası Çin–Hindistan savaşına dair sahada somut ve kalıcı bir tırmanış emaresi görülmezken, diplomatik ve askerî denge politikaları öne çıktı. Keşmir’de son yıllarda artan askerî hareketliliğin neden olduğu Pakistan ile Hindistan arasında zaman zaman yükselen gerilim ise sert söylemlere rağmen geniş çaplı ve kalıcı bir çatışmaya dönüşmeden kontrol altında tutuldu.

Avrupa ülkeleri arasında kıta ölçeğinde bir savaşa yol açma potansiyeli taşıyan başlıca fail faktör, hiç kuşkusuz Rusya–Ukrayna savaşıdır. ABD Başkanı Donald Trump’ın dönemsel barış girişimlerine ve ateşkes arayışlarına rağmen, Avrupa başkentlerinin önemli bir kısmı, savaşın kesin biçimde sonlandırılmasına isteksiz görünüyor. Bu durum, çatışmayı yalnızca uzatmakla kalmadığı gibi aynı zamanda Rusya’nın stratejik sabrını da zorluyor.

Ukrayna–Rusya savaşı, artık dar bir bölgesel kriz olmaktan çıkmış; Avrupa kıtasına ve Avrasya jeopolitiğine sıçrama potansiyeli taşıyan çok katmanlı bir güvenlik krizine dönüşmüştür. NATO’nun doğu kanadındaki askerî yığınak, Baltık ve Karadeniz hattındaki hareketlilik ile enerji ve lojistik hatlar üzerindeki riskler, çatışmanın çevre ülkelere yayılma ihtimalini güçlendirmektedir.

Bir yandan Rusya’nın sert ve saldırgan askerî tutumu devam ederken, diğer yandan Ukrayna’nın Batı tarafından siyasi, askerî ve istihbarî destekle tahkim edilen direnişi sürmektedir. Bu denge, tarafları masaya yaklaştırmak yerine cephede tutmakta; savaş, “kontrollü ama sürekli” bir yıpratma stratejisine evrilmektedir.

Avrupa Birliği; Rusya-Ukrayna savaşı bahanesiyle Birleşik Avrupa Ordusunun kuruluşunu tamamlamak istiyor. Bu perspektiften bakıldığında mevcut tablo, Avrupa’nın kendi güvenlik mimarisini yeniden tanımlamasını zorunlu kılarken, yanlış hesaplamalar ve kontrolsüz tırmanma riski, kıta genelinde daha geniş çaplı bir çatışmanın fitilini ateşleyebilecek tehlikeli bir eşiğe işaret ediyor.

Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya destek amacıyla dondurulan Rus varlıklarını kullanma planı, Moskova ile Brüksel arasında hızla büyüyen yeni bir kriz başlığına dönüşmüş durumda. Avrupa basınında yer alan bilgiler, AB’nin Rusya Merkez Bankası’na ait yüz milyarlarca euroluk varlığı doğrudan müsadere etmek yerine bunları teminat olarak gösterip Ukrayna’ya uzun vadeli kredi sağlama modeline yöneldiğini gösteriyor. Bu yöntem, varlıkların resmî sahipliğini değiştirmediği için doğrudan el koyma seçeneğine kıyasla daha “hukuken savunulabilir” kabul ediliyor; ancak yine de pek çok açıdan tartışmalı.

AB içinde bu plana temkinli yaklaşan ülkeler var. Belçika’ya göre, varlıkların teminat olarak bile devreye sokulması hem uluslararası hukuk hem de yatırımcı güvenliği açısından sorun yaratabilir. Avrupa’da Ukrayna savaşının maliyetinin giderek arttığı; bu nedenle Brüksel’in olağanüstü finansman yöntemleri aradığı belirtiliyor.

Moskova’nın tepkisi ise son derece sert. Rusya Güvenlik Konseyi yetkilileri, AB’nin bu planını açıkça “hırsızlık” olarak........

© Dikgazete.com