Büyük Dönüşümün Reçetesi: Liberal Milliyetçilik
Dört vatandaşımızın üçü kendisini milliyetçi olarak niteliyor. Böyle geniş bir kitlenin doğal olarak çeşitli milliyetçilik anlayışları var. Liberal milliyetçiliği fikir olarak mümkün, ülkemizin ihtiyaç duyduğu büyük dönüşüm için yararlı, siyasi başarı şansı açısından yüksek potansiyelli ve yeni merkezin inşası için de adeta mecburi olarak görüyorum.
Milliyetçilik Haritası
Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün Ekim 2025’te yayınladığı Türkiye’nin Milliyetçilik Haritası araştırmasına göre vatandaşlarımızın yüzde 73,4’ü kendisini “çok milliyetçi” ve “milliyetçi” olarak tanımlıyor. Bu oran AK Parti’ye oy verenlerde yüzde 76,2, CHP’ye oy verenlerde yüzde 73, MHP’ye oy verenlerde yüzde 95,3, İyi Parti’ye oy verenlerdeyse yüzde 85,9. Eğitim seviyesi ve yaş ilerledikçe milliyetçi olduğunu belirtenlerin oranında belirgin bir artış yaşanıyor.
“Okuyacağım gruplara mensup birinin ailenize gelin/damat olarak katılmasını isteyip/ istememe” sorusuna verilen cevaplar, aynı ülke vatandaşlığının etnik aidiyetten çok daha önemli olduğunu gösteriyor. Iraklı bir Kürt’ün ailesine katılımına karşı olanların oranı yüzde 58,2 iken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Kürt’ün ailesine katılımına karşı olanların oranı yalnızca yüzde 19,3. Aynı soruda, Suriyeli bir Türkmen’in aileye katılımı sorusunda ise karşı olanların oranı yüzde 47,7.
Türkiye’nin en büyük partileri yukarıdaki yüzde 73,4’ün yarısı kadar oy alıyor. Yani milliyetçilik hem geniş bir temsile ulaşıyor hem de farklı siyasi görüş taşıyan vatandaşlarımızı kapsıyor. Bunun neticesinde çeşitli milliyetçilik yaklaşım ve üslupları ortaya çıkıyor: siyasetin temel sütunlarından milliyetçi muhafazakarlık, Anayasa’da yer alan Atatürk milliyetçiliği veya son senelerde gündeme gelen seküler milliyetçilik.
Liberal Milliyetçilik
Peki ya liberal milliyetçilik? Yani birey, hürriyet, hukuk ve demokrasi vurguları ile ortak kültür, birlik, dayanışma ve siyasi topluluk hedeflerini birleştirmek. Milli kimliği farklılıkları yok eden bir yapı veya kaçılması gereken bir pranga olarak değil, bireyi koruyan ve besleyen bir çerçeve olarak görmek. Devleti mistik/kutsal bir şey veya her sorunun sebebi olarak değil, güçlü olması gereken ve vatandaşlarına hizmet eden bir araç olarak görmek. Demokrasiyi yabancı yatırım çekmek veya uluslararası kuruluşlardan aferin almak için bir enstrüman olarak değil, ortak bir “biz” duygusunun kaynağı ve milli egemenliğin dinamosu olarak görmek. Siyasi reformu veya kalkınma hamlesini teorik bir analiz veya entelektüel bir faaliyet olarak değil, kolektif enerjiyle hayata geçirilecek bir seferberlik olarak değerlendirmek. Velhasıl, çeşitlilik içinde birlik hedefine doğru yürümek.
Bugün pek birlikte anılmayan liberalizm ve milliyetçilik kavramları aslında tarih sahnesine birlikte çıktı ve siyasi reform yolunu birlikte açtı. Zira, büyük bir teknolojik dönüşümün ekonomik ve toplumsal hayatı alt üst ettiği günlerde, orta sınıfın, müteşebbislerin ve yeni şehirleşen kitlelerin ceberrut iktidarlara karşı taleplerini ifade etmek için seçtikleri yol liberal milliyetçiliğin ta kendisiydi. Bağlam tanıdık geldi mi? Aslında günümüzden değil, Avrupa siyasi haritasını değiştiren 1848 İhtilallerinden bahsediyorum!
Mark Twain’in dediği gibi, tarih tekerrür etmez ama kafiyeli ilerler. Benzer meselelerle boğuştuğumuz bugünlerde liberal milliyetçiliğin tarih sahnesine tekrar çıkma vakti geldi.
Gelin işe hangi liberalizm ve hangi milliyetçilik sorularını cevaplayarak başlayalım. Zira her liberalizm türü milliyetçilikle, her milliyetçilik türü de liberalizmle bağdaşmayabilir. Öte yandan, bazı liberalizm türleri milliyetçilikle, bazı milliyetçilik türleri de liberalizmle el ele yürüyebilir. Nitekim yürüdüler ve başarılı bir sentez meydana getirmeyi başardılar.
Hangi Liberalizm?
Ülkemizde ‘liberallik’ kavramının ne ifade ettiği hayli muğlak. Zira çok farklı görüşlere sahip kişiler kendilerini böyle niteleyebiliyor. Hatta kimileri klasik liberalizmin en temel prensipleriyle taban tabana zıt uygulamaları bu siyasi marka altında savunabiliyorlar. Bu durum liberalizm karşıtları için de fırsat olabiliyor. Toplum nezdinde itibarı soru işareti olan bazı kişileri adeta karikatürleştirerek eleştiri oklarını ‘liberalizme’ yöneltebiliyorlar.
Bu muğlaklık ve bagaj sebebiyle siyasi konuşmalarımda hürriyetçi demokrasi ifadesini tercih ediyorum. Ancak bu yazıda geleneksel bir siyasi kavram olarak liberalizmi kullanacağız. Farklı liberalizm türlerine beş ana başlık üzerinden bakabilir ve liberal milliyetçiliğe yatkınlıklarını değerlendirebiliriz:
- Klasik Liberalizm. Bireyin özgürlüğü, sınırlı devlet, hukukun üstünlüğü ve piyasa ekonomisi kavramlarını öne çıkarır. Locke, Smith, Tocqueville çizgisiyle özetlenebilir. Birey-millet bağını kültürel ve gönüllü bir aidiyet olarak tanımlar. Milli kimliği “özgür bireylerin sözleşmesi” olarak yorumlar. Milliyetçiliği devlet değil toplum temelli ele alır. Bireysel özgürlüklerin güvenceye alınmasını milli birlik için elzem bulur.
- Sosyal Liberalizm. Refah devletini, dayanışmayı, toplumsal adaleti ve fırsat eşitliğini vurgular. Mill’in geç dönemi olarak özetlenebilir. Milliyeti ortak kamusal kültür ve ortak vatandaşlık ahlakı olarak görür. Yoksullukla mücadeleyi milli mesele yapar. Öte yandan, evrenselciliğe yatkındır, milliyetçilik öncelikli kavramı değildir.
- Sivil (Civic/ Cumhuriyetçi) Liberalizm. Demokratik katılımı, ortak iyiyi, kamusal erdemi ve aktif yurttaşlığı öne çıkarır. Arendt önemli bir örnektir. Milli kimliği ortak anayasal değerler üzerine kurar. Bu doğrultuda, çoğulculuk ve kamusal alanı güçlendirir ve milliyetçiliği demokrasiyle uyumlu kılar. Vatandaşlık temelinde millet (civic nation) perspektifi liberal milliyetçilik için çok uyumlu bir çerçevedir.
- Toplumcu Liberalizm. Bireyin ancak bir topluluk içinde anlam bulacağını savunur; bireyciliğin aşırılıklarını eleştirir. Sandel, Walzer ve Kymlicka gibi isimlerle anılır. Milleti, bireyin anlam dünyasını şekillendiren kültürel bir cemaat olarak yorumlar. Kültür, tarih, ortak hafıza gibi unsurların birey ve toplum için vazgeçilmez olduğunu savunması milliyetçilikle doğal buluşma alanı yaratır.
- Neoliberalizm. Piyasa üstünlüğü, rekabet, devletin küçülmesi, küreselleşmeye açıklık gibi kavramları öne çıkarır. Kalkınma odaklı liberal milliyetçiliğin ekonomik reform, serbest piyasa ve küresel rekabet gücünü artırma gibi hedefleriyle ortak noktaları olabilir. Öte yandan, çoğu zaman ulus fikrini tali görür ve ekonomik küreselleşmeyi önceller. Bu sebeplerle liberal milliyetçilikle uyuşmayabilir.
Özetle, sivil (cumhuriyetçi) liberalizmin ortak yurttaşlık, aktif vatandaşlık ve anayasal kültür kavramları; toplumcu liberalizmin kültür ve aidiyet ve kişiler arası bağlar vurgusu; klasik liberalizmin birey, özgürlük ve sınırlı devlet talebi ve sosyal liberalizmin toplumsal adalet ve fırsat eşitliği hassasiyeti liberal milliyetçilik için verimli bir saha oluşturabilir.
Hangi Milliyetçilik?
Milliyetçilik için de bir........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar