menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Benim celladım, senin celladın...

17 1
latest

Bu da oldu.

Halkın ve siyasetin gündeminde bunca öncelikli konu varken, bir anda ne görelim?

Ortalık "cellat, darağacı, yağlı urgan" muhabbetiyle çalkalanıyor 5 gündür.

Bu tartışmanın başlama vuruşunu yapan Özgür Özel’in iyi niyetini ve aslında bence isabetli bir vurgu yapmak amacıyla o sözleri söylediğini teslim etmem gerek.

Bazılarını bir tür "Stockholm Sendromu" içinde olmakla, yani kendisini esir ve hedef alanla gönülsüz de olsa birlikte, aynı safta yer almakla suçladı.

Özel’in bu sözleri, aslında benim aylardır ve hatta yıllardır (geçen seferki nafile çözüm sürecinde de aynı şeyleri söylüyordum) yaptığım vurgu ile örtüştüğü için haklı bulduğum bir eleştiriyi içeriyor. Ben de Kürtlerin haklı olarak hep gönderme yaptıkları mâhût "inkâr ve imha politikalarının" mimarı demokrasi düşmanı ve faşist odaklarla, nasıl olup da kol kola girerek bu sorunu çözebileceklerini sandıklarını hayret içinde izlediğimi söylüyorum.

Bu sürecin de, aynı geçen seferki (2013 - 15) gibi dönemsel, konjonktürel ve Kürt nüfusa "özgürlükler verecekmiş yalanı ile" oylarını devşirme pratiğinden öteye geçmeyen, anayasa değişikliği için destek almayı hedefleyen bir boş çalışma olduğuna vurgu yapıyorum. Türkiye’nin en başat sorunlarından biri olan bu soruna çare üretmenin, "demokrasi düşmanlarının" değil, tam tersine her alanda topyekûn demokrasiden yana olan güçlerin işbirliği olmadan mümkün olamayacağını söylüyorum.

Kürtlerin de, tam da bu nedenle "yanlış partnerlerle" aynı sandala binerek ve toplumun demokrat, sol, sosyalist dinamikleriyle değil de özgürlüklerin, hukukun ve demokrasinin antitezi unsurlarla "dansa kalktığını" söylüyor ve onların insafsız tepkilerine hedef oluyorum.

Zaten komisyon çalışmalarının ve hayatın akışı da........

© Birgün