menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ekonomik politikalar ve bütçe

17 31
28.04.2024

Seçimler sonrasında beklenen oldu. Yeni ekonomi yönetimi, AKP iktidarının bir önceki “ekonomi” üçlüsünün (Erdoğan-Nebati-Kavcıoğlu) enflasyonu azdırma, bütçe açıklarını zirveye taşıma, döviz rezervlerini eritme, kamu dış borçlanmasını patlatma, dövize endeksli iç borçlar ve KKM gibi kamu maliyesini felce uğratan yeni kara delikler yaratma gibi günahlarını; ayrıca bu enflasyonist ortamda sermayenin tekelci fiyatlama davranışına (kârlarını keyfi olarak artırmasına) daha fazla yol açmış olmasını, gelir ve servet dağılımını daha da bozmasını hiç dikkate almadan, sorumluluğu ücret artışlarına havale edip sınıfsal tercihini ortaya koymuş durumda.

Sınıfsal saldırıya uzlaşmacı yanıtlar

Peki, böylesine gerçekdışı gerekçelerle sorumluluğu geniş halk kesimlerine yüklerken güvendikleri nedir? Soruyu şöyle de sorabiliriz: 31 Mart seçimlerinde halktan güçlü bir tepki almalarına rağmen emek karşıtı bir programda ısrar etmeleri neye bağlıdır?

Erdoğan kritik açıklamayı hemen yapmamış mıydı? Mealen yazarsak “31 Mart’taki yerel seçimlerdi, ama Mayıs 2023 seçimlerinde merkezî iktidar bize verildi ve hâlâ bizde”. Bu aynı zamanda, “gerekirse belediye başkanlarının ömrünü de biz tayin ederiz” yaklaşımıdır. Dolayısıyla, sosyal zorlamanın (güvenlikçi devlet ile sınıfsal yargı sisteminin) dozunu artırmayı ima eden despotik yönelimli bir iktidarın tavrını ortaya koymakta.

Yukarıdaki iki soruya dönelim: İktidar ne siyasi muhalefetten ne emek cephesinden sandık tepkisi dışında kitlesel tepkiler beklememektedir. Peki neden? Siyasi cepheye bakılırsa, CHP ve onun Meclis’e taşıdığı AKP türevi partilerin ve İYİP’in ekonomiye yaklaşımları, “Altılı Masa” örneğinde görüldüğü gibi, mevcut uygulamalara bir doz “sosyal devlet” sosu eklenmiş halinden başka bir şey değildi. Yani ortodoks (ve de eskimiş) neoliberal politikalara siyasi bir karşıtlık geliştirilmemişti. Şimşek yönetimindeki politikaların ve yürürlükteki Orta Vadeli Programın (2024-2026) aslında tutarlı bir istikrar programı bile önermiyor olması, “ücret artışları sebep, enflasyon neticedir” sığ saplantılarıyla hareket ediyor olması buradaki konumuz değildir. Şimşek ekibinin uyguladığı politikalara bütüncül bir alternatif oluşturma hazırlığı olmamasıdır.

Biraz da ana muhalefetin, “ekonomiyi onlar bozdu, bırakalım bu anti-popüler programla iyice yıpransınlar” beklentisine girmesidir. Dolayısıyla muhalefetin mevcut uygulamalara cepheden karşı çıkamayacağı ve fırsatçı bir........

© Birgün


Get it on Google Play