“Artık sadece adım Suriyeli, asıl oraya yabancıyım”
‘Yeni Suriye’de güvenlikten azınlıklara yönelik katliamlara, insan kaçırma vakalarından kara mayınlarına uzanan tablo, milyonlarca Suriyeli için ‘eve dönüş’ ihtimalini kâğıt üzerinde bırakıyor. Ancak hikâye sadece Suriye sınırları içinde değil; en az bunun kadar yakıcı olan, Türkiye’de yeni bir hayat kurmuş Suriyelilerin geleceği.
Birkaç hafta önce İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne gittiğimde, bina önünde ya da içeride sırada bekleyen Suriyeli bulamayınca, bu durumu bina önünde kırtasiye ürünleri satan bir işportacıya soruyorum. “İlk günlerde bir kalabalık olmuştu ama artık neredeyse hiç Suriyeli görmüyorum” yanıtını veriyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 9 Aralık’ta yaptığı açıklamada, son bir yıl içinde “gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşlerin hız kazandığını” ve toplam 578 bin Suriyelinin ülkesine döndüğünü açıkladı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre, Suriye’de son bir yılda 3 milyondan fazla Suriyeli evlerine döndü. Bunun 1,2 milyonu komşu ülkelerden ‘gönüllü’ olarak dönen Suriyeliler, 1,9 milyonu ise ülke içinde yerinden edilmiş kişiler oluşturuyor. UNHCR’ye göre Türkiye’den yaklaşık 560 bin, Ürdün’den en az 170 bin, Lübnan’dan yaklaşık 379 bin, Mısır’dan ise yaklaşık 28 bin Suriyelinin Suriye’ye döndü; ayrıca başka ülkelerden de daha küçük ölçekli geri dönüşlerin gerçekleşti.
Suriye iç savaşı üzerine araştırmacı olarak çalışan Visam Hattab Şehla, bu verilerin genel olarak doğru olduğunu düşündüğünü belirtmekle birlikte şu notu düşüyor: “Ama tamamının gerçekten gönüllü bir şekilde döndüklerine inanamıyorum. Bence bu rakamların içinde zorla gönderilenler de var.”
UNHCR raporlarına göre de dönenlerin önemli bir kısmı, altyapısı ağır hasarlı bölgelere gidiyor ve bu durum hâlâ çok yüksek düzeyde insani risk oluşturuyor.
Türkiye’deki Suriyeliler, çocuklarının geleceği konusundaki belirsizliklerin en büyük kaygıları olduğunu söylüyorlar. Savaşın başlarında Türkiye’ye gelen ya da Türkiye’de dünyaya gelen çocuklar için geri gönderilmek, zorla yerinden edilmek anlamına da geliyor.
Mahmud C. 58 yaşında. Yaklaşık 13 yıl önce Şam’dan ailesiyle birlikte Türkiye’ye geldi. Avrupa ve Arap ülkeleri arasında ticaret yapan bir Türkiyeli firmada satış ekibi yöneticisi olarak çalışıyor. Karşılaştığı sorunları mizahi bir üslupla anlatıyor. Yaşadığı şehri izin belgesi olmadan terk edemediği için “Edirne tam açık cezaevinde yaşıyoruz” diyor. Konu çocuklarına geldiğinde ise ses tonu ciddileşiyor ve mizah yerini kaygıya bırakıyor.
Savaşın başında bizler Türkiye’ye gelirken ne hissettiysek, çocuklarımız da Suriye’ye dönerken aynı şeyleri hissedecektir. –Mahmud C.
Mahmud, üniversite eğitimi alan iki çocuğunun da eğitimlerini yarıda bırakıp Suriye’ye gönderilmelerinin onlar için bir “felaket” anlamına geleceğini belirtiyor:
“Şimdi de Suriyeli ailelere çocuklarıyla birlikte geri dönmelerini söylüyorlar ki bu çocuklar Türk eğitim sistemine göre büyüdüler, 12 yıl boyunca. Bu çocuklar zaten burada büyüdüler, bu onlara ‘yabancı bir ülkeye gidin’ demektir. Yani onlar Türkiye’yi kendi ülkeleri olarak görüyorlar, Suriye’yi değil. Bir baba olarak Suriye’ye geri dönmek demek, çocuklarımın geleceğini yok etmek demek benim için. En küçük çocuğum Arapça okuyamıyor, konuşamıyor. Suriye’deki Arapça eğitim sistemi hakkında hiçbir fikri yok. Böyle bir dayatma çocuklarımda ciddi travmaya yol açar.”
Suriyeli ailelerin taşıdığı kaygılar sebepsiz değil. Suriye’de savaş süresince ilk, orta ve yükseköğretim kurumları hem fiziksel hem de nitelik olarak ciddi kayıplar yaşadı.
Akademisyenler hedef alındı; hapsedildi, göç etti ya da öldürüldü. Üniversite binaları, araştırma merkezleri ve hastaneler zarar gördü. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) güncel açıklamaları, 7 binden fazla okulun kullanıma uygun olmadığını gösteriyor. Üniversitelerin koşulları hakkında henüz net bir veri olmasa da tablonun çok farklı olmadığı öngörülebilir.
Mahmud, geçici koruma statüsünün ilk günden beri Suriyelilerin haklarını ellerinden aldığını söylüyor:
“Yetkililer aslında bizi göndermek istedikleri koşulları çok iyi biliyorlar ama bilmiyorlarmış gibi davranıyorlar. Çocuklarım, üniversite okuduğu şehirde, her ay göç idaresine gidip sokağa çıkabilmek için iznini yenilemek zorunda. Bu izni alamadığı anda zaten deport edilecekler.”
İstanbul’da Suriyeli nüfusun en yoğun yaşadığı Esenyurt ilçesi, popülist siyasetçilerin sürekli olarak hedef gösterdiği göçmenler için yan yana yaşayabildikleri görece güvenli bir alan.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 988 bin nüfuslu Esenyurt, Türkiye’nin en kalabalık ilçesi. Göç İdaresi Başkanlığı, 5 Eylül 2022 tarihli açıklamasında, Esenyurt’ta yasal kalış hakkı olan yabancı sayısının 133 bin 358 olduğunu aktarıyor. Ancak ilçe merkezine geldiğinizde, bu sayının daha fazla olduğu hissine kapılıyorsunuz. 90’lı yıllarda metropollere göç etmek zorunda bırakılan Kürtlerin de yoğun yaşadığı bu ilçeyi, Türkiye’nin “ötekilerinin” yaşadığı, çok kültürlü bir ilçe olarak da tarif edebiliriz. ‘Yeni Suriye’nin birinci yılını geride bırakırken, Esenyurt’taki yaşayanların da gündeminde Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşü var.
İlçe merkezinde bulunan Esenyurt’un beton meydanı, zeytin ağaçları altında oturan yaşlılar, seyyar satıcılar, siyasi partilerin tanıtım araçları, kafelerde çay içen gençlerle birlikte çok kültürlü bir göçmen havzası gibi. Meydandaki Atatürk heykeli altında bariyerlerle çevrili alanda da polis araçları, gözaltı araçları ve TOMA’lar bekliyor. Bu güvenlik noktası, aynı zamanda oturma izinlerini yenileyememiş Suriyelilerin kimlik kontrollerinde yakalanıp zorla geri gönderme merkezlerine götürüldüğü bir toplama merkezi gibi de işliyor.
Merkez Camii’nden Şam Sokağı’na (bölge halkının verdiği isim) doğru indiğimizde, sağ tarafta Suriyelilerin işlettiği dükkânları görüyoruz. Geçtiğimiz yıllara nazaran daha az Suriye tabelası olması dikkatimi çekiyor. Yine de bu sokak, ticaretin dilinin Arapça olduğu küçük bir Suriye çarşısı gibi. Kamerayı görenlerin benden birkaç adım uzaklaştığını anlaşılabilir bir tepki. Çünkü bu konuda acı deneyimleri var. Suriyeliler için bir şekilde görünür olmak, sınır dışı edilmek anlamına da gelebiliyor. Kamerayı indirdiğimde ise tebessümler geri geliyor yüzlerine. Bir grup........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel