menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yönetmenlerin Gözünden Sinemada Epilepsi

11 17
16.06.2024

Bayram tatili boyunca izlemek için size iki harika film önerim var. İlki, 1998 yapımı "Pi". Bu film, matematik dehası Max Cohen'in hikayesini anlatıyor. Max, New York'ta yalnız bir şekilde yaşarken, aynı zamanda epilepsi ile mücadele ediyor. Siyah-beyaz çekimleri ve sert aydınlatmasıyla görsel açıdan da çok etkileyici. İkinci önerim ise "The Music Never Stopped" (2011) yapımı film. Başrollerinde J.K. Simmons ve Lou Taylor Pucci'nin yer aldığı bir drama filmidir. Bu iki filmi bayram tatilinde izleyerek hem duygusal hem de düşünsel bir deneyim yaşayabilirsiniz. Her iki öneri de epilepsi temalı filmler olup, farklı bakış açıları ve sanatsal anlatım tarzlarıyla dikkat çekiyor. Keyifli seyirler dilerim!

Pi: Matematiğin Derinliklerinde Bir Yolculuk ve Epilepsi

Darren Aronofsky'nin 1998 yapımı filmi "Pi", sadece düşük bütçesi ve siyah-beyaz görsel estetiğiyle değil, aynı zamanda derin temaları ve sembolik anlatımıyla da sinema dünyasında öne çıkan bir eserdir. Film, matematiğin ve doğanın gizemlerini araştırırken, insanın sonsuz bilgi arayışının getirdiği tehlikelere de dikkat çeker. Filmin çekim süreci oldukça mütevazı bir bütçeyle gerçekleştirilmiştir. Yaklaşık 60.000 dolarlık bir bütçeyle çekilen filmde, Aronofsky ve ekibi, arkadaşlarından ve ailelerinden destek alarak ve bazı ekip üyelerinin ücretsiz çalışmasıyla filmi sinemaya kazandırmışlardır. Bu durum, filmin yaratıcılık ve özgünlük arayışında sınırları zorlamasına ve sonuç olarak siyah-beyaz bir estetikle öne çıkmasına katkı sağladığı söylenebilir.

Max Cohen karakteri, film boyunca evrenin temel yapısını açıklayabilecek bir sayı arayışına girmesiyle merkeze yerleşir. Bu arayışı, numeroloji ve Kabala gibi mistik disiplinlerle ilişkilendirilmiştir ve farklı kültürlerin matematikteki anlam arayışını sembolize eder. Max'in bu takıntılı arayışı, onun ruh sağlığını ve fiziksel sağlığını tehdit eder. Film, insanın bilgiye olan bu doyumsuz açlığının nasıl yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini derinlemesine ele alır ve bu takıntının deliliğe sürükleyebileceğini gözler önüne serer. Aynı zamanda, izleyiciye karmaşık ve izole bir dünyanın kapılarını aralar. Max, neredeyse tamamen bilgisayarlarla dolu küçük bir dairede yaşayan bir matematik dâhisi olarak karşımıza çıkar. Günlük hayatı, matematiği ve bilgisayarlarıyla iç içe geçmiştir. Bu izolasyon hali, Max'in sadece fiziksel çevresinden değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerinden de kopuk olduğunu gösterir.

Max'in zaman zaman komşusu Jenna ve diğer komşusu Devi ile olan kısa karşılaşmaları, onun dünyasında nadir rastlanan sosyal temas noktalarıdır. Ancak genel olarak Max'in yaşamı, tek başına ve içe dönük bir şekilde geçmektedir. Max'in mentörü Sol ise, onun için önemli........

© Başkent'te Karar


Get it on Google Play