Augustinus’un İtiraflar Eserinde Zaman ve Hareket Düşüncesi
Zaman hakkında düşündüğümüzde genellikle iki farklı perspektiften bakarız: "hareket eden benlik" ve "hareket eden zaman". Bu iki bakış açısı, gelecekle nasıl yüzleştiğimiz veya geleceğin bize nasıl geldiği konusundaki kafa karışıklığını ortaya koyuyor. Augustinus’un “İtiraflar” eserinde de zaman ve hareket kavramları üzerinde derinlemesine düşünceler bulunur ve bu düşünceler günümüz tartışmalarına ışık tutar niteliktedir.
Örneğin, birisi size "Önümüzdeki çarşamba günkü toplantı iki gün ileriye alındı" derse, bu ne anlama gelir? Toplantı Cuma günü mü olacak yoksa Pazartesi günü mü? İnsanların yarısı toplantının Cuma günü olacağını söyler (buluşma saatine doğru mu ilerliyoruz), diğer yarısı ise Pazartesi günü olduğunu düşünür (toplanma saati bize doğru mu ilerliyor).
Bu iki farklı düşünce tarzı, zamanla olan ilişkimizi belirleyen iki metaforla açıklanabilir: "hareket eden benlik" ve "hareket eden zaman". "Hareket eden benlik" metaforunda biz sabit kalırız ve zaman bize doğru gelir. "Hareket eden zaman" metaforunda ise zaman sabit kalır ve biz ona doğru ilerleriz. Augustinus, zamanın insan bilinciyle olan ilişkisini sorgularken, zamanın subjektif deneyimini vurgular. Zaman, aslında ruhumuzda ve düşüncelerimizde var olan bir kavramdır. Bu durumu daha net anlamak için şu cümleyi ele alalım: "En kötü zamanlarımız oldu ama hayırlısı henüz gelmedi." Bu cümlenin ilk yarısında, zamanın bize doğru hareket ettiği ("hareket eden zaman") ve ikinci yarısında bizim zamanın içinde hareket ettiğimiz ("hareket eden benlik") hissedilir. Aslında, zaman çizelgesinin ortasında sağlam bir şekilde sabitiz, geçmişle bugünü ayıran deiktik (şimdi ve burada) merkezle yüzleşiyoruz. Gelecek önümüzde, geçmiş arkamızda. İster kendi kendimize hareket edelim ister zaman hareket etsin, zamanın ben merkezli bir görünüşüdür bu.........
© Başkent'te Karar
visit website